Susmak!

32 1 2
                                    

"İnsan ıstırap içinde dilsizleşir" demiş Goethe. Oysa ki herkesin hayatında yaşadığı veya yaşattığı şeyler hissizleştirip dili lal kılmaz mı?. İnsanoğlu yapısı gereği sevgiye , şefkate açtır. Ama kimisi bu duyguları ömrü boyunca hissetmez. Kimisi yaşadıklarının kıymetini bilmez. Oysa bu hayatta şefkat gibi sevgi gibi duygular ne kadar masum ve temizdir öyle değil mi?. Ama ne yazık ki bazı şeylerin kıymeti kaybedilince anlaşılıyor. Ben kimim? Neden bunları yaşadım? Gerçekten hak ettim mi? Bu sorular o kadar dönüyor ki kafamda. Sadece benim değil pek çok kadının, kız çocuğunun, annenin de aklından geçen bunlar değil mi? Yozlaşmış at kafalıların yıllar boyunca bize yansıttığı, hak ettiğimizin bu olduğuna inandırdığı, sesimizi çıkardığımızda ise dayakla, ölümle, tecavüzle ve daha bir çok kötü yolla susturulmadık mı? Peki bizim hissettiklerimiz? Peki aslında susup ama içimizde çığlıklar içinde kendi yaktığı ateşiyle kavrulan ruhumuz? Oysa kimse bilmez bir kadının en soğuk tarafı vazgeçmiş kalbidir. Ölümle, tecavüzle, tacizle, psikolojik şiddet ve bunlar gibi pek çok yöntemle bizi sindirip kalbimizin daha çok soğumasına sebep olanlar ne olacak? Bu hayatta bunca seneden, yaşadıklarımdan çıkardığım en önemli ders siz düştüğünüzde elinizden tutup kaldıracak kimsenin olmaması ve bu yüzden daima kendi ayaklarınızın üzerinde durup kanasanız da parçalansanız da tekrar tekrar düşmeyi göze alarak yola devam etmek. Evet parçalanıyoruz, yargılanıyoruz, her geçen gün kadının, kız çocuğunun değeri bir o kadar daha aşağılanıp yerle bir ediliyor ama biz güçlüyüz her şeyden ,herkesten daha güçlüyüz. Nerden mi biliyorum? Siz bir annenin çocukları için neler yapabileceğini bilir misiniz? Peki genç bir kadının hakları için onca erkeğin yanında çalışmasına karşın kendini ezdirmemek için verdiği savaşı, yada sırf kapalı diye yargılayan gözlerin ve yükümlülüklerin altında kalmayı, sırf kız çocuğu olduğu için giyimi, kuşamı, konuşması, duruşu, gülüşü yüzünden yargılanmasının altında kalan minicik kalbindeki sızıları? Doğuda regl olduğu zaman tamam bu büyümüş serpilmiş diyerek kendisinden kaç yaş büyük adam demeye bin şahit isteyen o insan müsveddeleriyle evlendirilen kız çocuklarının ölen çocukluğunu, sırf kısa giyindiği için sokak ortasında dövülen arkasında orospu gibi küfürler edilen kadının titreyen elleriyle kıydığı canını, sevgilisinden, kocasından ayrılmak istediği için dayak yiyip, ölüm tehditleri yiyen kadınların korku dolu kalp atışlarını, sırf çocukları için öldürülesiye dövülen kendi ayakları üzerinde durmak için adım atacağı zaman kendi ailesi tarafından kırılan o ayakları yüzünden kimsesizliğinin kırıkları altında ezilişini, küçücük yaşta o masum bedenine dokunan pislikleri yüzünden asla normale dönemeyen çocukların ölü ruhlarını biliyor musunuz? Pardon yanlış oldu gözlerinizdeki perdeleri kaldırıp bakabiliyor musunuz? Kendisi sırf kocası/sevgilisi diye dilediğini yapabileceğini düşünen o adilerin, sırf güçsüz ve çaresiz diye küçücük bedenlere dokunan o pisliklerin, korkudan ama kendisine bir şey olacak diye değil sırf çocukları için katlanan kadının bedeninin kendine meze yapan insan müsveddelerinin yaptıklarını görmezden gelmeye daha ne kadar devam edebiliriz? Ben onların, bizlerin sesi olmak istiyorum. Sessiz çığlıkların duyulmasını istiyorum. Umarım elimden geldiğince hissettirebilir, aktarabilirim sizlere.

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin