"Bir kızın kaderini babası belirler! Ne parasızlık, ne işsizlik, ne eğitimsizlik." diye bir söz duydum geçenlerde. Bizler dünyaya geldiğimizde hayatımız şekillendiren ailemizdir. Nasıl yaşayacağımızı, ileride nasıl bir insan olacağımızı, çevremizde hangi insanlar olacağını, kimlerle görüşeceğimizi, okuyup okumayacağımızı, çalışıp çalışmayacağımıza, ne yapıp ne yapmayacağımıza hatta nefes alıp almayacağımıza bile ailemiz karar verir. Doğumdan başlar ölene kadar şekillenmeye devam ederiz ta ki bu kukla olduğumuz ipleri elimize alana kadar. Kimimizin böyle bir şansı yok. Ailelerinin özellikle de babalarının onlar için yarattığı dünyada yaşamak zorundalar. Kız çocuğu olduğu için çocuklarını sevmeyen, erkenden evlendiren, hor gören, dayakla uslandıracağına gözünü korkutacağına inanan, kafasını dışarı çıkarsa orospu damgasını alnına yapıştıracağı, sırf kız olduğu için ev işlerini yapmak zorunda olan, günü geldiğinde evlendirilen, çocuk yaşta daha kendisi çocukken anne olan nice kızlarımızın hayatını işte böyle babalar tarafından şekillendiriliyor. Bu kızlarımız hayatları boyunca hor görülüp, sanki göreviymiş gibi öğretilen şeyleri üstlenip boyundan büyük işlerin, yükleri omzuna bırakıldığında evlendiğinde eşinin davranışlarıyla beraber tamamen köle hayatına adapte oluyor. Kendi ayaklarının üzerinde durma fikri, karşı çıkma fikri, tüm bu yüklere karşı direnme fikri bile olmuyor onlar için. Her şey bir kabulleniş ve benimsemeyle yapılıyor. Ama o doğduğundan beri ruhunda açılan yaralar ile gün geçtikçe çürüyorlar. Kimisi baba sevgisine, saçlarının okşanmasına, bir gülümsemeye, bir "kızım" kelimesine bile muhtaçlar. Çünkü bu yanlış onlara öğretilene göre. Baba figürü sert, acımasız olur onlar için. Buna rağmen içlerindeki o baba özlemi hiç bitmez. Ruhu her geçen gün daha çok sızlar. Sırf bu yüzden baba sevgisini başkalarında arayıp hayatlarını yanlış seçimlere kurban eden kadınlar var. Ah bir de şunu unutmayalım sırf kız doğurduğu için aşağılanan annelerimiz. Sanki kız evlat vermek onların suçu günahıymış gibi her türlü hakarete katlanırlar. Sanki kız evlat erkek evlattan farklıymış gibi. Oysa çocuğun kız yada erkek olmasının sebebi baba olduğunu bile bilmeyen cahil toplumlar yüzünden nice anneler çocuklarını içlerinden geldiği gibi sevemedi belki de sırf çocuğu kız diye o da sevgi yerine kızgınlık besledi çocuğuna. Ne acı değil mi hayata geliyorsunuz ama sırf cinsiyetiniz yüzünden aileniz size çöp muamelesi yapıyor. Varlığınızı yok sayıp hiç muamelesi görüyorsunuz. Yüreğinizin kırıklarıyla sizlere öğretilen ananelerle büyüyor zamanı gelince de baba evinden koca evine gidiyorsunuz. Peki değişen ne oluyor? Ben söyleyeyim hiçbir şey değişmiyor. Sadece kız çocuğunun değil erkek çocuğunun da hayatını kaderini ailesi belirler. Siz oğlunuza kavga etmeyi, kadını ezmeyi, küfrü, hakareti , dayağı bir marifet gibi gösterir yapması gerekenin bu olduğuna inandırırsanız o çocukta gelecekte eşine aynı şekilde davranır. Oysa kadının el üstünde tutulması gerektiğini, ne kadar değerli olduğunu, ailenin evinin içinin nasıl olması gerektiğini özellikle de huzurun asıl kaynağını göstererek büyütürseniz belki biraz olsun bu acımasız dünyada kadınlarında bir eşya olmadığının farkına varıp hak ettiği değeri gösteren birileri çıkar. Bir düşünsenize öyle bir aileye dünyaya geliyorsunuz ki anneniz el üstünde tutuluyor daima saygılı bir iletişim içindeler, bırak dayağı ses bile yükseltilmiyor, babanız sizin saçlarını tarayıp seviyor, onun kocaman kalbindeki yere başınızı yaslayıp uyuyakalıyorsunuz, erkek kardeşiniz yada abiniz ile aranızda hiç bir fark yok, eşit şartlarda büyüyorsunuz, okuyorsunuz, sevgiyle, daima hatıralarınızda sizi gülümsetecek bir hayat düşünün. Düşseniz de elinizden tutacak, yaralarınızı saracak, gözyaşlarınızla omzunu ıslatıp bir yandan sırf daha fazla ağlamayın diye sizi gülümsetmeye çalışan bir babayla, ağabeylesiniz. kalbiniz kırıldığında özgürce başınızı dizlerine koyacağınız sizi sevgisiyle iyileştirmeye çalışacak bir anne. Eve geldiğinde çay içerken sizinle sohbet eden bir aile. Ben hayalini kurdum umarım bundan sonra da her aile bu özveriyle bir bütün olur. "Namus davası" adı altınca gencecik kızların katliamı, sırf cinsiyeti yüzünden aşağılamayı, hor görülmeyi öğrenen kızlarımızın yaralarının olmadığı bir hayal! İşte biz kurduk gerçekleşmesini umuyoruz.
Umarım kırıklarınıza, yaralarınıza bu kurduğumuz kısacık hayal ile bir merhem olabilmişimdir.
![](https://img.wattpad.com/cover/240287609-288-k574175.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
SaggisticaBu aslında tam bir kitap gibi değil de size yaşadıklarımızı, yaşayacaklarımızı ve sustuklarımızı anlatmak istedim. Umarım beğenirsiniz..