Neden bu kadar sinirliyim? Kendimi tutmakta zorluk çekiyorum. Hayatın acımasız tarafları bana doğru hücum ediyor. Böyle olmamalı. Ben çok rahat bir kızdım. Hala öyle olmak istiyorum. Sadece evden ayrıldım diye böyle olmamalı.
O kahvaltı gününden sonra tam beş gün geçmişti. Kızların bir sekilde gönlünü almıştım. Tabi onlarda benim... Evde yalnızdım. İlayda Poyraz ile gezdiği için yanıma gelemezmiş. Bende ısrar etmedim. Buğra ve Öykü de zaten bir günlüğüne ailesinin yanında kalmaya gitti.
Evde kimse olmadığına göre tüm gün pijamalarımla durabilirim diye düşündüm. Kahvaltı yapmak istemiyordum.Ama benim istemememe bağlı değil tabiki.
Depresyona girmek istiyordum. Önce depresyona girip sonra rahatlayıp evi ziyaret edip ne kadar haklı olsam da özür dileyecektim.
Mutfağa gidip dolabı açtığımda gördüğüm şey koca bir boşluktu. Bu kadar fakirler miydi? Tabiki hayır! Sadece kendilerini düşünüyorlardı. Sanki onlar evde yokken bu evde yemeğe ihtiyaç yok!
Dolapları karıştırdığımda şu hazır makarnalar varya hani makarneks midir nedir?! Ondan buldum . Sabah sabah ! Iyyyy...
Ama yiyecektim. Sonuçta depresyondayım. Kimsenin olmamasının versiği keyifle makarnamı 5 dakikada pişirdim . Daha dogrusu yakmıştım. Üstünde 3 dakikada yapılır yazıyordu ama yanmasının nedeni bu olamazdı.
Niye yandı ki şimdi bu? Kabına baktığımda üstüne su konulması gerektigi yazıyordu. Haaa! Onu unuttum beenn ! Tüh :D
Makarneksi çope atıp dolapları biraz daha karıştırdım. Veee bir gevrek buldum.. Süt? Süt yok ki! Aç kaldım sanki.Evde bir sürü abur cubur olmasına rağmen doyurucu cinsten olan bir tek küçük kekler vardı. Elime üc tane kek alarak iceri gittim ve televizyonu açtım.Veee depresyondayım. Kendi isteyince depresyona giren ilk insan =ben! Ne aptalım ama !
O kanaldan bu kanala bu kanaldan şu kanala derken üçüncu kekimi yiyordum. Aslında telkevizyon izlemiyordum. Birseyler düsünüyordum . sonra ne düsündügümü unutup baska seyler düsünüyordum. Ücüncü kekimi yemenin verdigi heyecanla (ne heyecan ama ) kanepeye yayıldım. Bi ara bir anahtar sesi duydum bakma gereği duymadım. Sonra rahatsız hissettim.
Kanepeden doğrulduğumda iki çift göz gülmek istercesine bana bakıyordu. Buğra ve onun yanındaki sarıya dönük kahverengi saçları olan ve en az Buğra kadar uzun olan yakışıklı bir cocuk...
Yakışıklı cocuğun bana dogru aramızda iki santim mesafe kalasıya kadar yaklaşması afallamama neden olmuştu. Sonunda geri çekilip '' Ne yapıyorsun?'' dedim. Çocuk tebessüm ederek '' Dudaklarının kenarında çikolata kalmıs '' dedi. Elindeki mendille dudaklarımın kenarlarını siliyordu. Çocugun bu ince davranısına seviniyim mi yoksa rezil olduğuma üzülüyüm mü bilemedim.
Yüzüm tamamen temizlenmis olacak ki geri cekildi. ''Teşekkür ederim'' dedim. ''Rica ederim'' diye karsilik verdi. ''Bu arada sen kimsin? '' . Kim oldugunu gercekten merak ediyordum. ''Burak... Buğra nın arkadaşıyım.'' dediğinde gülümsedim . Elimi uzatarak '' Bende İkra... Memnun oldum.'' dedim. Çocuğun gözleri benim ve elimin arasında gidip gelsede sonunda elimi sıktı ve '' Bende...'' dedi.
Ayağa kalktım ve'' Ben sizi yalnız bırakıyım en iyisi.'' dedim. Genelde bu cümle sevgilililer icin kurulurdu biliyorum ama o an ne diyeceğimi bilemedim.
Kek kaplarını elime alıp mutfağa doğru pandiflerimi sürterek gidiyordum ki Buğra nın beni süzdügünü farkettim. Kendimi baştan aşagı süzdüğümde pijamalarımla olduğumu hatırladım. Buğra yı boşver ama Burak a ikinci kez rezil oluşumdu. Gözlerim Buğra ve Burak arasında gidip geldi. ''Utanmana gerek yok. Böyle gayet tatlısın merak etme .'' dedi Burak. Bu beni daha çok utandırmıstı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaşımın Evi
RandomKitaptan bir kısım; ''Benimle laf dalaşına girmeyi bırak ve içeri gir!'' ''Girmessem nolur?'' ''Donarsın'' ''Donarsam nolur?'' ''Hasta olursun.'' ''Hasta olursam nolur? '' ''Ölürsün!'' dedi gözlerimin içine bakarak. ''Peki...Ona da tamam. Ölürsem no...