"Yavrum. Kalk, kalk. Her yerin tutulacak şimdi. Ağacın altında uyulur mu hiç?"Duyduğum yabancı ses ve dürtülmelerle vücudumda hissettiğim feci ağrılarla yavaşça gözlerimi araladım. İlk başda nerde olduğumu anlamasam da dün gece Ay'ımı burda oturarak izlediğim aklıma geldiğinde yüzümü buruşturarak haraket etmeye çalışdım. Tüm eklemlerim ağrıyor gibiydi.
Hemen yanı başımda beni izleyen teyzeni yeni farketmemle ani bir şaşkınlık sarsa da bedenimi sonunda çalışmayı akıl eden beynimle az önce bana seslenen kişi olduğunu anlamışdım. Ah, zeki ben.
"Ah yavrum ah. Dikkat etsenize kendinize. Genç nesil hep böyle. Yaşlanınca anlarsınız canınızın kıymetini."
Kınayan bakışlarla beni süzdükden sonra hemen yanı başımdakı süpürgeni eline almış işinin başına dönmüşdü.
Telefonumun, cüzdanımın ve kayıt cıhazımın yanımda olduğunu kontrol ettikden sonra ayağa kalktım. Ağrayan boynumu hafif ovarken üzerimi temizliyordum.
"Teşekkür ederim teyzecim."
Teyzeye dönüp en samimi gülümsememi taktım suratıma. Orta boylarda, saçları yaşını ele verirken yüzü kırışlanmadan uzak kalmış şeker biri vardı karşımda.
"Keşke herkes senin kadar kibar olsa, oğlum. Arkadaşın sana çekseymiş iyi olurmuş."
Kaşlarımı çattım. Arkadaşım mı?
"Yanımda biri mi vardı?"
Sorumla teyze işini durdurarak bana döndü. Yüzünde mala bakıyormuş gibi bi' ifade vardı.
"Evladım, akşamdan bu yana yanında kim uyudu bilmiyor musun sen? Hep genç nesilde oluyor böyle. Bana sorsalar 10 yıl önce giydiğim elbiseni dahi unutmam.."
Teyze homurdanarak konuşmaya devam ederken ben kaşlarım çatılı şekilde çimenleri izliyordum. Akşamdan bu yana yanımda uyuyan biri mi?
Hoseok ya da Namjoon hyung olsaydı eminim burda uyumama izin vermezdi. Hem sabah olduğunda da beni böyle bırakıp gitmezdi değil mi?
Gözlerim büyürken aceleyle teyzenin tam karşısına dikildim.
"Nasıl biriydi tarif eder misin? Yüzünde maske var mıydı mesela?"
Ne olduğunu anlamayan yaşlı kadın bana bön bön bakmaya başlamış, ardından düşünmeye başlamışdı.
"Yok oğlum. Maskesi yoktu. Böyle uzunboylu, siyahgiyimli, siyahsaçlı tombul yanaklı biriydi. Baksan maşallah boy pos, yakışıklılık. Ama hiç kibar değil. Ha bir de yüzünde yara vardı kocaman."
Gözlerim her kelimede genişlerken şaşkın bakışlarım yine çimenleri bulmuştu.
Bir insan olsaydı Ay, bunlar yüzündeki yaralar mı olurdu, yoksa kalbindeki yaralar mı?
Şaşkınlıkla hızlı hızlı kırpmaya başlamışdım gözlerimi hiç farkında olmadan. Yaşlı kadının sesi duyuluyordu bir vızıltı misali kulaklarımda. Bir kaç saniye sonra onlara bile sağır olmuşdum.
Beyaz tenli uzun bir adam geldi önce gözlerim önüne.
Beyaz teninin tam zıddı siyah saçları. Ortadan ikiye ayırmış.
Bir de tombul yanaklı.
Onu ilk gördüğüm gün Ay'ı hayal edendeki düşüncelerim üşüştü aklıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•4 O'clock||Taejin|
Fanfiction°Bir gün Ay'a, Uzun uzun mektup yazdım. Senin kadar aydınlık olmayacaktı, Küçük bir mum yaktım.. Loş bir parkta, Şarkı söyleyen isimsiz bir kuş, Neredesin sen~ Ah sen~ Neden ağlıyorsun? Burada tek başımızayız, seninle ben, Ben ve sen~ Ah sen~