Geçmiş

131 15 10
                                    

Ofise geldiğim de nefes nefese kalmıştım. O kadın için bu heyecan, biraz fazlaydı. Ellerimle çenemi sıvazlarken koltuğuma oturdum.O yeşil gözler bana birini hatırlatıyordu, hatırlayamadığım birini, özlediğim birini. Kafam da belki de milyonlarca soru işareti vardı, hepsi de sebepsiz yere. Neden o kadına bu kadar takmıştım ki. Benim için bir şeyi ifade etmiyordu. Etmemeliydi.

Koltuğa yayıldım ve gözlerimi tavana diktim. Kimdi bu kadın? Neden bana birini hatırlatıyordu? Kafamı sağ omzuma yasladım,benim için önemli olan gizli küçük çekmecemi izlemeye başladım. Duru'dan sonra bana kalan, daha doğrusu Duru'dan aldığım ve onu unutmamak için buraya koyduğum o güzel... Durdum. Gözlerim sanki yuvalarından fırlarcasına açılmıştı. O kadın bana Duru'yu hatırlatıyordu. Onun o gözleri, o kıvırcık olan saçı. Oturduğum yerde doğruldum ve çekmeceye yavaşça yaklaşmaya başladım. Her santimde nefes alışverişim hızlanıyor ve beni rahatsız ediyordu. Parmaklarım, çekmecenin tahta sapına dokunduğunda garip bir his içimi kapladı. Bu his, beni yiyip bitiren, tekrar bütünleştirip, hayatı tekrar tekrar deneyimlemem konusunda bana zorbalık eden acı bir tatlı gibiydi. Kimse tarafından sevilmez, sevilmeyi hak etmez ama vazgeçilmez. Hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Kapının kolunu tuttuğumda ise bacaklarımda oluşan titreme beni durdurmaya hatta donmama sebep olmuştu. Hareket edemiyordum. Sakinleşmem gerektiğini biliyordum ama sakinleşmek istemeyen sadece can yakmak isteyen biri gibi, tüm kinini ona, onun üzerine salmak isteyen katil gibi hissediyordum. Gözlerimdeki yanma ve başımdaki şiddetli ağrının beni kendime getirmesiyle geriledim. Ellerimle yüzümü kapatıp derin nefesler almaya başladım. Yorucuydu ama bir o kadar da etkiliydi. Uzun süre sonra bu krizin gelmesi beni endişelendirecek kadar kötüydü. Hareket etmeden, benim için belki bir iki saniye diğerleri için on dakika kadar, ayakta durdum ve sonunda pes ederek dizlerimin üstüne çöktüm. Bu kadar güçsüz olamazdım, olmamalıydım. Kafamı öne eğdim ve kolumla yere baskı yaparak bedenimi dengeledim. Gözlerimi sımsıkı kapadım. Bekledim, sadece bekledim. Aklıma, beynime saldıran o düşüncelerle karşı kendimi savunmaya çalıştım, aynı küçük bir kızın abisini zorbalardan koruması gibi. O küçük kız, devasa büyüklükteki bir canavara dönüşerek abisini korudu, tıpkı benim gibi. Kafamı kaldırdım. Benim bir sözüm vardı, sözümde durmalıydım ve duracaktım. Ayağa kalkarak silkindim. İyice gerindim ve masamdaki saatime baktım. Çalışmayan bir saatin beni bu kadar rahatlatması garipti, bir o kadar da sıcak. Kafamı bana bakan o gözlere çevirdim, bulunduğum o karanlık ve can sıkıcı olan yolculuğa yeniden başlamak üzere olduğumu fark etmeden.

Karşımdaki yeşil gözler... Duru.

Soğuk Yeşil Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin