O gittikten sonra ne kadar süre orada durduğumu, ne kadar fazla ağladığımı bilmiyorum. Ta ki Tae meraklanıp beni görmeye gelmişti.
"Jimin tanrı aşkına noldu sana? Birşey mi dedi sana. Bir şey mi yaptı noldu anlat bana" onu meraklandırmış olmalıydım. Korkulu gözlerle bana bakıyordu.
"Tae ben böyle birisi değilim. Onun yanında farklı birisi oldum. Ben hayatımı bir plana adadım. Babam beni bırakıp ölürken, ben babam için yaşadım. Şimdi ise öyle değil. Bilmiyorum. Babama ihanet ediyormuşum gibi hissediyorum." hıçkırıklarımın arasından ne kadarını anladığını bilmiyorum. Bana sımsıkı sarıldı, beni sakinleştirmeye çalıştı. Saçlarımı okşadı babamın yaptığı gibi. Beni kendinden ayırıp omuzlarımı tuttu ve gözlerimin içine bakarak konuştu
"Bak jimin bu senin hayatın. Emin ol baban mutlu bir hayat sürmeni isterdi. Hayatını sadece intikama bağlamanı, kendin için bir şey yaptığında pişman olup kendini kahretmeni asla istemezdi. Sen hayatını kendin gibi yaşamadın ki,şuan ben böyle birisi değilim diyesin. Sen bile bilmiyorsun nasıl biri olduğunu. Belki de onun yanında farklı birisi olmuyorsundur. Belki onun yanında kendin oluyorsundur. Sadece biraz kendin için yaşa. Baban yada başkaları için değil. Kendin için." Tae'nin dedikleri karşısında ne diyeceğimi bilememiştim. Ama beni o kadar çok rahatlatmıştı ki, üzerimden yük kalkmış gibi hissediyordum.
"Teşekkür ederim Tae"
"Eğer biraz daha durursak daha ilk günden ceza alıcaz. Kalk hadi yarın için dinlenmemiz gerekiyor."
Tae'nin yardımıyla yerden kalkmış, odaya gitmiştik.
Yatağıma girdiğimde aklımda sadece ama sadece Yoongi vardı.
....
Sabah olmuştu bile diyemiyeceğim bir zamanda kaldırılmıştık. Tanrı aşkına horozlar bile uyanmamıştır daha. Bay jae bizi hızlıca kaldırmış, uyuşuk davranmamamız için başımızda durmuştu.
Hazırlanmış ve şuan sınıfın bahçesinde kılıçlarımızla Yoongi sunbae'yı bekliyorduk.
Yine siyahlar içinde karşımıza gelmişti. Göz göze gelişimiz aklıma dünki konuşmayı getirdiği için kızardım. Tabikide ilk gözlerini kaçıran bendim kahretsinki.
"İlk öncelikle ikişer grup şeklinde olucaksınız. Tabikide bu eşleşmede, ben birbirine uygun kişileri seçicem. Jaebum sen hasta değilmisin. Sana dinlenmeni söylemiştim." Yoongi'nin demesiyle Jaebum önünde özür mahiyetinde eğilmiş ve içeri geçmişti.
Yoongi herkesi uygun gördüğü kişi ile eşleşmişti. Tae de şanslı günündeydi ki Jungkookla eşleşmişti. Mutluluğu yüzünden okunuyordu. Jaebum gittiği için 11 kişi kaldığımıza göre bilin bakalım Yoongi kimi eşleştirmedi. Ah tabiki de beni.
"Jimin duyduğuma göre eğitime ihtiyacın olmadığını söylemişsin. O halde benimle eşleş bakalımda ihtiyacın var mı, yok mu ölçelim." şuan yerin dibine girseydimde duymayaydım o dediklerini.
Bana bildiğiniz düello teklif etmişti yada ben biraz hırslandığım için öyle anlamıştım.
Kılıcımı almış onun karşısına geçmiştim. İlk hamleyi o yapmış, ben kılıcımla onu engellemiştim. İkimizde güçlü ve acımasız bir şekilde kılıçlarımızı birbirimize sallıyorduk.
Ortam o kadar gerilmişti ki diğer eşleşen gruplar, birbirlerini bırakmış Yoongiyle beni izlemeye başlamıştı.
"Küçümsediğiniz kişiye yenilecekmişsiniz gibi görünüyor sunbae'nim" bi yandan ona laf sokarken kılıcımı sertçe ona salladım hafifçe dengesi sarssada hemen toparlandı.
"Hiçbirşey gözüktüğü gibi değildir Jimin-ah. Oysaki daha yeni başladık sayılır, sen çoktan yorulmuş gibisin" dediğinde Jimin-ah Demesi dikkatimi dağıtmıştı. Evet bilerek yapmıştı. Oda bundan yararlanmış kılıcımı elimden düşürmüştü. Ben kılıcı yerden almak için ters bir hareket yaptığımda onun kılıcı kolumu çok derin olmıyacak şekilde kesmişti.
Tae korkuyla yanıma gelip "iyi misin Jimin" dedi.
"Evet evet iyiyim hafif bi çizik sadece olur öyle şeyler. Yarayı sararım olur biter, bu kadar endişelenme Tae çocuk değilim."
"Hadi ben seni götüreyim. Yaranı saralım" Tae beni kaldırıp götürmeye çalıştığı sırada Yoongi onu durdurdu.
"Taehyung sen pratiğe devam et Jimin ile ben ilgilenirim." Yoongi'nin dediğiyle Tae'ye telaşlı bi şekilde baktım. Tae bana sinsice göz kırpıp "tabi sunbae'nim" demişti.
Yoongiyle onun odası varsaydığım odaya gitmiştik. Oda sadelikten yanaydı. Gerçekten hoş kokusu olan bir odaydı. Sakinleştirici bir etkisi vardı insan üzerinde.
Yoongi beni bir minderin üzerine oturtup, içinde sargı ve benzeri şeylerin olduğu bir kutuyu alıp yanıma oturdu.
Acaba yerinden çıkıcakmış gibi atan kalbimin sesini duyuyor olabilirmiydi.
"Kıyafetinin üstünden kolunu çıkar." dediğinden utanarak çıkardım. Şuan omzum ve kolum çıplaktı.
Utançtan yerin dibine girebilirdim.
Yarama baktığımda sandığımdan daha derindi. Bezi ıslatıp üzerindeki kanı temizlemeye çalıştı. O bu işlemleri yaparken ben sadece onu izliyordum. Arada sırada kafasını kaldırıp göz göze geliyor sonra yine işine dönüyordu. Ne ara kolumu temizlemiş, ne ara sarmıştı bilmiyordum.
Benim onu izlememe karşılık oda beni izlemeye başlamıştı. Yüzümdeki her bir ayrıntıyı inceleyerek bakıyordu. Sıra dudaklarıma geldiğinde utançtan yanaklarım yanmaya başlamıştı. Bende ona karşılık olarak gözlerimi onun dudaklarına indirdim.
"Canın çok acıdımı." gözlerini dudaklarımdan ayırmadan sormuştu soruyu.
"Hayır" dediğimde dudaklarımı gerçekten ama gerçekten istemsizce yaladım.
"Ne yapmaya çalışıyorsun. Yakacaksın ikimizi." dediğinde biraz daha yaklaşmıştı. Her defasında nefesi dudaklarıma çarpışında daha önce hissetmediğim duyguları hissediyordum.
"İnan ki bende ne yaptığımı bilmi-" sözümü bu sefer elleri değil dudakları kesmişti.
Dudaklarımın üzerinde hissettiğim yumuşaklıklarla neye uğradığımı şaşırmıştım. Tecrübesizce ona ayak uydurmaya çalışıyor o benim alt dudağımı emdikçe, ben onun üst dudağını emiyordum. Doğrumu yapıyordum onu bile bilmiyorum. Panik yaptığımı fark etmiş olmalıki gülümsedi. Dudaklarını benden ayırdığında alnını alnıma dayadı. İkimizde nefes nefeseydik.
"Bu yanlış" dedim.
"Biliyor musun hiçbir zaman bir yanlış bu kadar mutlu hissettirmemişti."
Bu fic uzun olmayacak 9 yada 10 bölümlük bir fic olucak. Uzatmayı, uzayan şeyleri de hiç sevmem. Final kafamda hazır bir şekilde yazılmayı bekliyor. Gerçekten final için çok sabırsızım.