Altı kişilik iki gruplara ayrılmıştık. Ben, Taehyung, Jungkook, Hoseok, ve ismini bilmediğim iki kişi. İçinde üç tane ranzalı yatak olan orta genişlikte bir oda verilmişti bize.
Adını yeni öğrendiğim jae hoon adlı hizmetkar yeniden odamıza uğramıştı. Tae ile bana kıyafetlerimizi vermiş ve çekmecemizi göstermişti. Yataklık kıyafetlerimizi giydiğimizde Tae ile ben bahçeyi gören camın yanındaki ranzaya geçtik.
Taş, kağıt, makas aracılığıyla ben üstte, oda alt yatakta yatmak zorunda kalmış, bana üzgün baktığı için hafta hafta değişiriz diye sözleşmiştik.
Şimdi ise ranzanın üstüne çıktım ve oradan perdeyi aralayıp dışarıyı izlemeye başladım.
Korkuyordum, planıma bir şeyler engel olucak, kafamda kurduğum düzen alt üst olucak diye ödüm patlıyordu. Ben yine kara düşüncelere dalmışken, beni yine çıkaran Taehyung oldu.
"Seninki bahçede" dediğinde anlamayarak bahçeye baktım. Yoongi oradaydı. Nehir kenarında durmuştu. Benim gibi derin düşüncelere dalmış sanki kafasını toparlamaya çalışıyordu.
"Sence yanına gitsem mi? Yani şey sonuçta bugün çok iyi bir izlenim vermedim. Ve sonuçta ona göz devirirken yakalandım. Ah yada neyse hiç demedim say"
"Aptal mısın sen? Şu göz devirme hareketini bi bıraksan keşke. Evet mantıklı olan şuan gidip konuşman. Ama dikkatli ol bay jae odadan dışarı çıkmamamızı tembihledi" Tae'ye kafa sallayarak ranzadan indim.
Koridorda kimse yoktu, hızlıca dışarı çıktım.Ona doğru yürümeye başladım, sessiz adımlar atıyordum çünkü şuan yakalansam eğer kesinlikle ceza alırdım. Yanına vardığımda omzuna dokunucaktım ki, kolumu tutup sertçe geri döndürmüştü. Sırtım onun göğsünde, kolum ters bir şekilde arkamdaydı. Ve kesinlikle boynuma dayalı bi bıçak beklemiyordum.
"Sen kimsin, ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Be-ben ben Jimin. Sınıftaki öğrenci." dediğimde beni bıraktı. Canım yandığı için kolumu tuttum.
"Kolumu çıkarsaydın keşke. Rahatlardın." sinirli bi şekilde söylenip göz devirdim.
"Ne öyle sinsi sinsi geliyorsun. Tedbirimi aldım sadece. Hem senin ne işin var dışarda, odada olmalıydın."
"Yani şey seni dışarda gördüm. O yüzden gelip konuşmak istedim." heyecandan sesim titremiş olabilirdi kahretsin ki.
"Ne konuşucaksın? Sabah beni ciddiye alıyor gibi gözükmüyordun" iğneleyici bir şekilde konuşmuştu.
"Şeyy yani öyle değil, göz devirmek bende biraz alışkanlık oldu. Sana özel birşey değildi yani üzerine alınma"
"Öyle olsun bakalım."
"Üzgün ve yorgun gözüküyorsun. İyi misin?"
"Evet."
"Kolumun acısı olmasa bende iyiyim. Sorduğun için saoll."
Ve yine bir sessizlik, gözünün üstündeki yara yine dikkatimi çekti. Elimi yüzüne yaklaştırdım. Gözlerimin içine bakıyordu. Elimi yanağının üstüne koyup, yaranın üstüne dokundum. Elimin soğukluğundan olsa gerek irkilmişti. Bu cesaretim nerden geliyordu? Neden bana ait olmayan hareketleri yapıyordum? Yoongi'yi gördüğümde kalbim neden yerinden çıkıcakmış gibi hissediyordum? Hiç birinin cevabını bilmiyordum.
Kendine gelmiş, elimi yüzünden çekmişti. "Şey özür dilerim. İstemsizce oldu, gerçekten özür dilerim."
Sorun değil dercesine başını salladı.
Aramızda oluşan ikinci derin sessizliği yine benim sesim bozmuştu.
"Bir şey sorabilir miyim Müsaadenizle" bir anda kibarlaşmama şaşırmış olmalı ki kaşlarını kaldırarak olumlu anlamda kafasını salladı.
"Yani istemezseniz cevap vermeyebilirsiniz. Merak ettiğimden değil, yani öylede, öyle değil. Şey acaba yüzünüzdeki yaranın sebebi nedir? Kesinlikle size kalmış bir soru. Cevap vermezseniz kırılmam. Sorunda etmem. Normal karşı-" ağzımı eli ile kapatmıştı. Ah aptal kafam sormıcaktım. Daha bugün tanıştık. Neden soruyorsun ki. Normalde açılmayan çenem, onun yanında kapanmak bilmiyordu.
"Birincisi, yara uzun zaman önce oldu, sebebini sana anlatmam. İkincisi, fazla merak iyi değildir. Üçüncüsü, O güzel dudakların bir daha çok konuşursa, emin ol elimle değil, dudaklarımla sustururum seni." dediğinde beni orada bırakıp içeri girdi.
Duyduklarım sebebiyle Kalbim yerinden çıkıcak gibiydi. Ama ben sadece ağlamaya başladım. Neden mi? Çünkü ilk defa intikamdansa, mutlu olmayı daha çok istedim. İlk defa sevmek ve sevilmek istedim. İlk defa birisini hayatımda istedim.
Özür dilerim baba.