At binmenin üzerinden iki gün geçmişti. Yoongi ile akşam üstü nehrin kenarındaki bir taşa oturduk.
"Neden ağladın. Dökül bakalım. Seni zorlamadım o zaman ama şuan anlatmanı istiyorum jimin lütfen" Yoongi ısrarla sormaya devam ediyordu.
"Ah tamam, zor bi çocukluk geçirdim. Babamı kaybettim. Oda seni bırakmıcam tarzı şeyler söylerdi. Aklıma o geldi ve üzüldüm bu kadar."
"Kaç yaşındaydın babanı kaybettiğinde."
"7 yaşındaydım. Sonra zaten Taehyung ile büyüdüm. Bir nevi kardeş olduk." geçmişi anlatmayı sevmezdim. O yüzden konu değiştirdim.
"Peki sen abi yerine koyduğum kişi bana ihanet etti falan demiştin. O kimdi? Yani neden sana ihanet etti" gerçekten merak etmiştim. Yoongi'nin fazlaca güvenipte , onun güvenini kıran kişiyi.
"O işte, bir abiydi. Arkadaşımda sayılırdı. Sırlarımı paylaşır, üzüntülerimi dinlerdi. Bir olay oldu bitti gitti işte." yüzünden üzüntüsü okunuyordu. Anlatmak istemiyordu. Tabikide zorlayamazdım anlatması için.
Uzun süre sessiz kaldıktan sonra babamla ilgili birşeyler öğrenmem gerektiğini hatırladım.
"Geçenlerde birisi jihyun diye birisinden bahsederken duydum. Öldürülmüş herhalde. Bilirsin meraklı biriyim. Öldürülme sebebini biliyor musun?" soruyu cevaplayıp cevaplamamak arasında kalmıştı.
"Kraliçeyi öldürmeye teşebbüs etti. Yemeğine Rosary pea adlı zehirli bir bitkiyi koyup onu öldürmeye çalışmıştı. Son anda hizmetkar tadına baktığı için kraliçe yerine o kadın öldü." duyduklarım karşısında donakalmıştım. Babam bunu yapmazdı. Anlamıyordum, nasıl oldu neden oldu.
"P-peki sebebi neymiş?"
"Ihmmm ölmeden önce birşeyler zırvaladı ama bende hatırlamıyorum." dediği şeye sinirden bir anda ayağa kalkıp,
"Zırvaladı, öyle mi? birşeyler zırvalamış. Ölü adamın arkasından ne güzel konuşuyorsun."
"Ne diyorsun jimin. Ölü adam dediğin hain. Kendi başını kendi yaktı. Hakettiki böyle birşey başına geldi. Kesin kayıp olan çocuğuda onun gibi hain olmuştur." ondan ölesiye nefret ediyormuş gibi tiksinerek çıkıyordu kelimeler ağzından. İkimizde birbirimize bağırıyorduk. Söyledikleri sanki bir cam parçasıymış gibi kalbime saplanıyordu.
"Hepiniz aynısınız. Hepiniz pisliğin tekisiniz." diye bağırıp yanından ayrılmıştım. Peşinden geldiğini duyabiliyordum.
"Ölüp gitmiş hain bir adam yüzünden aramızı mı bozucaksın.". Dedi. Bardağı taşıran son nokta olmuştu.
"Umarım hepiniz ölüp gidersiniz."
Daha fazla ondan birşey duymak istemiyordum. Hızlıca ondan uzaklaştım. Fazla tepki vermiş olabilirdim ama dedikleri canımı o kadar yakmıştı ki susamamıştım.
...Hemen Tae ile jungkook'un yanına gittim.
"Jimin sen iyi misin ne bu sinir."
"Değilim. Saraydaki herkesi öldürmek istiyorum. Canım o kadar yanıyorki artık bu boktan hayata dayanmak istemiyorum anladınız mı beni. Bu planda benimle misiniz değilmisiniz." sinirden patlayabilirdim.
"Sonuna kadar seninleyiz. Ama ilk önce sakin ol, daha çok bağırırsan birisi duyucak aptal." onlar olmasa gerçekten işim çok zor olucaktı. İyiki onlar yanımdaydı.
"Planın üstünden bir daha geçelim. Öncelikle sınav günü üçümüzün kazanması gerekiyor. Yani seçilen üç kişi biz olmalıyız. Anladınız mı? Yoongi eşleştirme yaparken onun yanında olucam. Ona akıl verirmiş gibi karşımıza bizden daha kuvvetsiz olanları yazdırıcam ki üçümüz kazanan kişiler olalım......." o gece saatler boyunca planı anlatmış sorun olabilecek yerlerde kafa yormuştuk.
...
Yine aynı sabah rutini ile devam ediyorduk. Hazırlanma, kahvaltı, kahvaltıda şakalaşıp gülmek, sınıfa gidiş. Her zaman ki gibiydi. Sınav erkene alınmış, bir hafta sonra olucağı kararlaştırılmıştı.Şimdi ise ok atma dersindeydik. Herkes sırayla ok atıyor Yoongi ise değerlendiriyordu. Sıra bana geldi. Yoongi ile aram hala bozuk gibiydi. Ok ve yayımı alarak yerimi aldım. Okum ile yayımı sonuna kadar çektiğimde gözüm ile hedef tahtasını belirledim. Atış ve tam isabet.
Yoongi'ye baktığımda atışımı izlemediğini farkettim.
"Ben burada keyfimden ok atmıyorum. Atışımı değerlendirmeyecekseniz neden buradasınız?" hala daha ona sinirliydim. Ne dediğimi inanın ben bile bilmiyordum.
Bütün herkesin içinde ona böyle birşey deyişim onu sinirlendirmişti.
"Bay jae saygı dersleri verirken herhalde girmeyi unutmuşsun. Ayriyeten istediğimi yaparım bu seni hiç ilgilendirmez haddini bil." ilk defa ondan azar yiyordum. Herkes şaşkınlıktan ağzı açık bizi izliyordu."Sizin öğrenemediğiniz saygıyı benim öğrenmemi beklemeyin" onunla aramızdaki mesafeye kral girmiş, yanağıma tokat yemiştim. Ne ara gelmiş, ne ara konuştuklarımıza şahit olmuştu bilmiyordum.
Herkes saygıdan eğilmiş, ben ise yediğim tokatı sindirmeye çalışıyordum.
"Seni terbiyesiz, böyle mi asker olmayı düşünüyorsun." krala şuanda nefretle bakıyor olabilirdim.
Bay Jae yanıma gelip "özür dilerim majesteleri de aptal" diye kulağıma fısıldadı.
Gururuma yediremiyordum. Babamı öldürten bir pisliğin önünde eğilmek istemiyordum. Zar zor bir şekilde önünde eğilip "özür dilerim majesteleri, bir daha olmayacak" demiştim.
"Yoongi sana hep böyle saygısızlık yapmalarına izin mi veriyorsun." kralın dediğine Yoongi "hayır majesteleri" diye cevap verdi.
"Devam edebilirsiniz."
"Tabi majesteleri"
Herkes eğilmiş, bende bay Jae zoruyla eğilmiştim. Kral sınıfın bahçesinden gittiğinde koşarak içeri girdim.
Yere çökmüş hıçkırarak ağlıyordum. Heryeri dağıtmak, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum. Arkamdan birisinin yanıma geldiğini duydum. Büyük ihtimalle Tae gelmişti
"Tae lütfen git. Yalnız kalmalıyım."
"Jimin böyle olmasını istemezdim." Yoongi'nin sesini duyduğumda sinirden ayağa kalkıp ona baktım.
"Neden geliyorsun peşimden. Git sana saygı gösterenlerin yanına. Haddimi bilmem gerekiyor değil mi? Tokat yediğim için mutlusundur." bir yandan hıçkırıyor, bir yandan bağırıyordum. Sinirlerim o kadar yıpranmıştı ki.
Yanıma gelip sıkıca sarıldı. Ondan kurtulmaya çalıştım. Ben çabaladıkca o daha çok sarılmış, sonunda pes edip omzunda ağlamaya başladım. Beni sakinleştirmek için saçlarımı okşamaya başladı.
"Özür dilerim. Ne yaptığımıda bilmiyorum. Neden bu kadar sinirlendin onuda anlamıyorum. Ama seni anlamalıydım. Daha çok üstüne geldim özür dilerim" kulağıma fısıldıyordu. Ağlamamı dindirmeye çalışıyor, arada başımdan öpüyordu. Bir süre öyle kaldık. Benim ağlamalarım iç çekmelere döndü. sonunda beni kendinden ayırdı.
Dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı. Tokat atılan yanağımı okşayıp, orayı da öptü.
"Bende özür dilerim." demiştim sadece.