Bugün kazananlara prens tarafından özel yapım olan kılıç ve zırh takdim edilecekti. Hepimiz kralın önünde durmuş prensin gelmesini bekliyorduk. Yanımızdaki woojini öldürmemek için ikimizde zor duruyorduk. Ama ona da sıra gelicekti.
Yoongi, yanında zırh ve kılıcı tutan bir adamla önümüze geldi. Onun burada ne aradığını anlamadım. Hani prens takdim edicekti.
"Sana süprizim buydu" dedi fısıldayarak bana doğru. Anlamamıştım. Ve neden yoonginin üstünde prensin kıyafeti vardı. Kafam allak bullak oldu.
"Ne diyor-" diye ona sorucağım sırada kral konuştu.
"Prens yoongi size zırh ve kılıcınızı takdim etsin. kendisinin sağ kolu olucak kişiyi özellikle kendisi eğitmek istedi." kralın dediği şeyle bir iki adım geriledim. Ne demekti bu. Gerçekmiydi bütün bunlar.
"Hayır, hayır bu- bu gerçek değil dimi?" gözlerim dolmuştu. Yıkılmam an meselesiydi. Jungkook yanıma gelip "inan bende senin kadar şaşkın ve üzgünüm. Ama kendini toparla jimin. Babanı düşün. Babanın gözlerinin önündeki ölüşünü. Onlar öldürdü babanı. Duygularına yenik düşme nolur" kulağıma fısıldamıştı. Yoongi kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Aslında herkes bana bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
Kendime gelmeye çalıştım. Jungkook'un dedikleri canımı yaksada haklıydı. Yoonginin önüne geldiğimde "iyi misin?" diye sordu. Cevap vermedim ona. Üzülmüştü. Gözlerine çıkaramıyordum gözlerimi.
Bize zırh ve kılıçlarımızı takdim etti. Yoongi sağ kolu olarak beni istemiş, yanan canımı daha çok yakmıştı.
Prensin ve kralın önünde eğildikten hemen sonra hızlıca oradan ayrılmıştım. Daha fazla dayanamıyordum. Dışarı çıktığımda içeride tuttuğum ağlamamı bıraktım. Hıçkırarak ağlıyor, yüreğim yanıyordu. jungkook yanıma gelip beni bize özel verilen odaya götürdü."Jimin ne yapmaya çalışıyordun. Tamam üzgünsün ama ben senin için yanındayım. Lütfen kendini toparla bugün bu işi hallediyoruz."
"Neyi hallediyoruz jungkook. Sevdiğim adamımı öldüreyim. Ne yapayım. Sen yapabilir miydin? Öldürebilir miydin sevdiğini?" yarasına basmıştım böyle diyerek.
"Hiç birşey yapmıcakmısın? Taehyung senin aptal planın için hayatını verdi. Senin için geldi buraya. Senin yüzünden." tokatı yapıştırdım.
"Sen orda pes etseydin şuan yaşıyor olurdu. Senin aptal inadın yüzünden öldü anladın mı?" birbirimize girmiş bağırıyorduk. Aptal gibi birbirimizi suçluyorduk. Evet ikimizde hatalıydık. Ama jungkook haklıydı. Benim planım yüzünden buraya gelmişti.
İkimizde birbirimize kırıcı sözler söyledik. Sonunda pes edip yere çöktük.
Aynı anda "özür dilerim" dedik.
"Ne yapacaksın?"
"Haklıydın tae bu plan için hayatını verdi. Ama yoongi'ye bir şey yapamam. Kral ve kraliçeyi halletmeye çalışıcam. Zehir yanımda, kraliçenin yemeği birazdan odasına gidicek. Nasıl koyucam zehri."
"Sen mutfağa gidip çaktırmadan yemeğe koy. Ben yemekleri kraliceden önce tadan kadını bayıltıcam. Yemekleri götürürken sorucaklardır, tadına bakıldımı bakılmadımı diye. Sende az önce birisi yemeği yaşarken gördüm dersin."
"Tamam o zaman ben şimdi mutfağa gidiyorum."
...
Plan jungkook'un dediği gibi gitmişti. Büyük ihtimalle kraliçe şuanda yemeğini yiyordur. İçten içe pişmanlık duyuyor, yoonginin üzüleceği aklıma geliyordu.