sixteen: "i loved you first , why can't you see?"

546 64 89
                                    


XVI.

Harry oda kapısı açılır açılmaz kendini yatağa attı. Peşinden giren Tyler da iki kişilik koltuğa yayılmış ve derin bir nefes almıştı. "Sonunda hastane kokusundan kurtulduk." diyip bir nefes daha çekmesiyle Harry güldü. Orta sehpada bulunan kutuyu farkettiğinde eliyle işaret ederek Tyler'a seslendi. "Baksana , o ne?"

Sarışın çocuk bakışlarını Harry'nin parmağının ucuna çevirdi. Yanında duran masadan kutuyu kendine çekip koltukta bağdaş kurmuştu. Siyah kutunun kapağını kaldırdığında karşısına çıkan video oyunu ile kaşları havalandı. Elini kaldırarak Harry'nin görmesini sağlarken "Gizli bir hayranın sana pes göndermiş." diye mırıldandı. Emin olmak için başını aşağı çevirdi , evet kutuda video oyundan başka bir şey bulunmuyordu.

Tekrardan Harry'e döndüğünde yüzündeki ufak tebessümü yakalamıştı. Başını iki yana sallarken dudaklarını birbirine bastırdı ve histerik bir kahkaha attı. "Louis gönderdi öyle değil mi?"

Harry'nin telaşlı gözleri onunkilerle buluştu.
Çocuk , oyunu sertçe kutuya bıraktıktan sonra ayağa kalkıp ona doğru ilerledi. "Sürekli mesajlaşıyorsunuz , geceleri baş başa konuşmalar yapılıyor , utanmadan sana yürüyor ve sen de buna izin veriyorsun , gizemli ve anlamlı hediyeler yolluyor.. Ben ne için yanındayım Harry?"

Harry de ayağa kalkıp Tyler'ın karşısına geçti. İki elini de avuçları arasına alıp nazikçe dudaklarına bastırdı. "Özür dilerim Ty." Çocuğun elini kendinden uzaklaştırdıktan sonra hafifçe gülümsedi. Ama gülümsemesi anında düşmüş ve kaşlarını çatarak konuşmaya başlamıştı. "Sana gerçekten değer verdiğimi biliyor. Tüm ilgim üstünde değil diye aklımı karıştırmaya uğraşıyor. Aptalım biliyorum ama ona kanıp seni kaybetmeyeceğim."

Bebek gibi yüzü sinirlendiğinde o kadar tatlı gözüküyordu ki. Ama Tyler ona hayranca bakmayı bırakarak elindeki ellerini kendine çekti.

"Ona hala aşıksan beraber olmamalıyız." ağzından çıkan cümleye kendi dahi inanamamıştı. İkisi de biliyordu , Harry hala Louis'e aşıktı. Hızlı hızlı ve kesik nefesler alırken dişlerini sıkıyordu. Evet diyecekti. Evet diyecekti ve ayrılacaklardı. Evet demesini kaldıramamaktansa hiçbir şey duymamayı tercih ederek arkasına döndü. İki büyük adımla kapıya ulaşmış ve kendini hızla dışarı atmıştı. İlerlemesi kendini Harry ile duvar arasında sıkışmış bulduğunda sonlandı. Birkaç insan yanlarından geçip giderken Harry bunu önemsiyor gibi durmuyordu.

"Siktir et Louis'i." dedi sertçe. "Öp beni." Tyler yüzünde beliren sırıtışın ardından Harry'nin tişörtünün yakalarını kavrayarak onu kendine çekti ve öpmeye başladı.Bir eli ensesine ulaşmış saçlarında dolanırken diğeri hala tişörtünün yakasındaydı. Yakasındaki elini aşağı indirerek çocuğun beline sardı ve onu hızlı bir hareketle duvara yasladı. Bedenini biraz daha onunkine itip duvara iyice yapışmasını sağladı ve öpüşünü sertleştirdi.

Nefessiz kalıp geri çekildiklerinde Harry kapattığı gözlerini araladı. Ona bakan bir çift göz beklediği gibi mavi değildi.

Louis

Oda telefonunu kulağına götürüp "Efendim?" diye mırıldandı boğuk sesiyle.

"Bay Styles geldiğinde haber vermemi istemiştiniz." ahizeden yankılanan kadın sesine karşı hızla yatakta doğruldu. Teşekkür edip telefonu kapattığında önce lavaboya geçip yüzüne buz gibi su çarptı , sonrasında ayna karşısında saçlarını düzenlemeye koyuldu. Alnına yapışmasından nefret ettiği saçlarını hafifçe dikerken birkaç küfür savurmuştu. Harry'ninki gibi kıvırcık saçları olsa her şey daha kolay olacaktı.

𝘨𝘰𝘭𝘥𝘦𝘯 (𝘩𝘦 𝘪𝘴 𝘣𝘳𝘰𝘬𝘦𝘯) // 𝘭𝘢𝘳𝘳𝘺Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin