ten: "nothing makes you hurt , like hurtin' who you love"

653 69 361
                                    


X.

"Onunla konuşmalıyım." dedi Harry tekrar masaya geçerlerken. Tyler başıyla onaylayıp "Ben Eleanor'u oyalarım." dediğinde Harry minnetle gülümsemişti.

Çocukların yanına ulaştıklarında "Kalkalım mı?" diye konuştu Harry. Niall dudaklarını büzerek "Hiç oturamadınız ki." diye mırıldandı. Harry gülümseyip boşver dercesine omuz silkmişti.

"Odalarımız eyfel kulesini görüyor ve oldukça hoş balkonlara sahipler. Kafede durmaktansa oteli tercih ederim."

Niall bunu gayet mantıklı bulmuş gibi başını sağa yatırdı. Harry'de onun bu tatlı ifadesine gülmekle yetindi. Diğerlerine cevap beklercesine döndüğünde , epeydir dışarıda oldukları için onaylamışlardı. Hesabı ödemelerinin ardından topluca çıkışa ilerlediler. Mekandan çıkmalarından hemen sonra Tyler , Harry'e göz kırptı ve Eleanor'un koluna girip hızlı adımlarla yürümeye başladı."Eleanor tarzına bayılıyorum!" diye söze başladığını duyan Harry , sırıtarak başını iki yana sallamıştı.

Louis 'kız arkadaşının' Tyler'la uzaklaşmakta olduğunu görmesiyle yüzünü buruşturdu. Ne olduğunu çözmüş gibi arkasına döndüğünde ona sıcak bakışlar yollayan bir çift yeşil gözle karşılaştı. Niall , Liam ve Zayn üçlüsü de geçecek konuşmayı tahmin ederek ikisini yalnız bıraktılar. Zayn en yakın arkadaşını Louis ile baş başa bırakma niyetinde olmasa da diğer iki çocuk onu zorla uzaklaştırmıştı.

Bir süre gözlerini ayırmadan birbirlerine baktılar. Harry onun başlayıp bir şeyleri düzeltmek isteyeceğini düşünmüştü , ama çocuğun böyle bir niyeti var gibi gözükmüyordu. Birkaç dakika daha izin verdi , değişen bir şey olmadı.
"Konuşmaman canımı yakıyor." dedi Harry sakince. "Neden hep canımı yakıyorsun Lou?"

Louis yanağının iç kısmını dişlerken bakışlarını yere çevirdi. Birkaç kez içine nefes doldurdu , bu sırada zihninde ne söyleyebileceğini tartıyordu. Harry küçük bir kahkaha atıp devam ettiğinde , gözlerini onun yeşillerine sabitledi. Kahkahasındaki o alaycı tını hayatında duyabileceği en boktan şeydi.

"Ne söylesen inanmaya hazırım , ama sen tek kelime etmiyorsun."

Louis nefesini tutarak çocuğun gözlerinde oyalanmaya devam etti. Gülümserken hep parıldayan gözler , fazla sönüktü. Bu hoşuna gitmedi. Onun üzerinde böyle büyük bir etkiye sahip olması hiç hoş değildi.

Hala sessizliğini koruyor oluşu ise Harry'i delirtiyordu. Ellerini saçlarından geçiren çocuk Louis'e arkasını dönüp gözlerini kapadı. "Anlamıyorum. İki günde ne değişti , anlamıyorum." diye mırıldandığında daha çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. Ani bir hareketle arkasındakine döndü ve onunkine göre minik kalan elleri , kendininkilerin içine aldı. "Seni tehdit mi ediyor? Tanrı aşkına Louis , konuş benimle. Simon'ın işi mi bu?"

Simon. Lanet olasıca Simon. Onun ismini duymak Louis'nin gerçeklikle bağlanmasını sağladı. Harry'i sevemez ve onun tarafından sevilemezdi. Bundan nefret de etse dünyanın işleyiş şekli bundan ibaretti ; eğlenceli , güzel ya da sevimli değildi.

Ellerini sertçe onunkilerden kurtardığında düz bir ifadeyle konuştu. "O gün odana gelmemeliydim. Aramızdakiler.. Hiç yaşanmamalıydı."

"Ne?" dedi Harry cılız bir sesle. Gözleri yaşarmış ve duyduğu şeyin ağırlığı kalbinde koca bir yük oluşturmuştu. Lou , onun hayatının en mutlu gününün yaşanmamış olmasını dilemişti.

𝘨𝘰𝘭𝘥𝘦𝘯 (𝘩𝘦 𝘪𝘴 𝘣𝘳𝘰𝘬𝘦𝘯) // 𝘭𝘢𝘳𝘳𝘺Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin