Koltuğuna yaslandığında gözlerini kapamıştı. Bazen olacakları aklında canlandırıyordu, bazen de öylece siyah bir boşluğa dalıyordu. Gözleri kapalı olduğu için vücudu da onu uykuya yönlendirmeye başlamıştı yavaş yavaş. Biraz uyuması bile sorum teşkil edebilirdi. İstemese de açmıştı gözlerini. İlk bindiklerinden daha fazla kişi olduğunu görmüştü. Yinede çoğu koltuk boştu. Burası trenin en büyük vagonlarından biriydi ve daha fazla dolacağını düşünüyordu. Gelen insanları izleyebilirim diye kapı tarafına bakmıştı. Bazıları diğer vagona biniyordu, kapıda bulunan camdan görmek mümkündü. Ama bu tarafa geçmek yerine trenin ön kısmına doğru yürüyorlardı. Kalkıp ön taraflara bakma istiyordu. Çünkü çoktan çoğu yerin dolmuş olduğunu düşünüyordu. Peki burası neden bu kadar boştu?En sonunda, tren kalkmak üzereyken bir kişi giriş yapmıştı bu vagona. Başında siyah bir şapka vardı. Yüzü ise maskesinden dolayı görünmüyordu. Kapıya en yakın koltuğa oturmuştu, hiç etrafına bile bakmadan. Hatta koltuk numarasına bile bakmamıştı. Daha önce bindiği için oturacağı yeri biliyordur diye düşündü Jeno.
Tüm kapıların kapanma sesi geldiğinde biraz daha yayılmıştı koltuğa. Yanındaki beden de aynısını yapmıştı. Rahat bir yolculuk istiyorlardı.
Tren hareket etmeye başladığında, binalar ve diğer tüm her şey saniyelik bir şekilde gözden kayboluyordu. İzlemesi zevkli gelmişti Jeno'ya. Özellikle cam kenarında olduğu için görüntü daha güzeldi. Johnny'de daha net bir şekilde izleyerek gitmek istiyordu. Yan taraflarındaki ikili koltuk boştu. Şimdiye kadar kimse binmediyse, sonrada birinin bineceğini düşünmüyordu. Diğer istasyonlarda binen biri olursa geri yerine geçebilirdi hem.
"Jeno ben yan koltuğa geçiyorum," dedi kısaca. Diğer beden de onu onaylamıştı.
Önünde bulunan koltuktan tutunarak yavaşça ayağa kalkmıştı. Vagonun bu kadar boş olması onun da tuhafına gidiyordu. Özellikle ön koltuklar daha doluydu. Onların olduğu tarafta ise tek bir kişi bile yoktu. Bu daha tuhaf hale getiriyordu. Ve Johnny iyi hissetmiyordu. Hem fiziksel anlamda hem de psikolojik anlamda. Jeno'da hissettiği gerginlik onunda üzerinde ağırlık yapmaya başlamıştı. Karnında ise nedeni belirsiz bir ağrı vardı. Yan koltuğa oturduğunda elleri direkt karnını bulmuştu. Sıcak tutmaya çalışıyordu, birazda olsun geçmesi için. Başını ise öndeki koltuğa yaslamıştı. Dışarıyı izlemek için geçmişti buraya ama saniyeler içinde kararı değişmişti. Gözlerini kapamış ve sadece ağrıyı düşünüyordu. Vücudunu da git gide bir sıcaklık kaplıyordu sanki. Terlediğini hissesiyordu. Çabuk hasta olan biri değilken, bu da neyin nesiydi?
Jeno dışarıyı izlerken, Johnny'de ağrının geçmesini bekliyordu. Ama tek bir değişiklik yoktu. Sıcaklık vücudunu daha çok işgal etmişti. Bazı dakikalar ise üşüdüğünü hissediyordu. Soğuk soğuk terliyormuş gibiydi. Elini, yüzünü yıkamanın iyi geleceğini düşünerek kalktı yavaşça yerinden. Biraz başı dönmüştü. Diğer koltukta oturan beden ise ne olduğunu anlamak için ona bakıyordu.
"Lavaboya gideceğim." Bu kelimeleri söyledikten sonra ara ara koltuklardan destek alarak ilerlemişti. Yolcuların gözlerininde ona döndüğünü hissediyordu. Umursamadı.
Diğer vagona geçmek için olan kapının önüne geldiğinde, açılması için düğmeye basmıştı. Hareket etmemişti bile. O sırada arkasından bir ses ona iltifaten bir şey söylemişti.
"Sıkışmış olmalı. Ön vagonda bir arkadaşım var. Onu arayıp birde öbür taraftan denemesini söyleyeceğim. Lütfen biraz bekleyin." Johnny sadece tamam diyerek beklemeye başlamıştı. Ön koltukta oturan beden ise dediği gibi birini arıyordu. Konuşma sırasında birinin kapıya doğru yaklaştığını görmüştü. Bahsettiği kişi olmalıydı. Diğer taraftan kapıya bastığında ise açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen burada bir yabancısın || nomin
Fiksi PenggemarJonathan Jeno, Meksika'nın en büyük kartellerinden birinin yöneticisinin oğluydu. neocity fest için yazılmıştır.