Neden Laikliğe Sahip Çıkmak Zorundayız ?

227 9 6
                                    

Herkesin hakkında yorum yaptığı ama kimsenin tam olarak anlatamadığı bir konudur laiklik… Kimine göre laiklik dinsizliktir. kimine göre din düşmanlığıdır kimine göre ise din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır. Cumhuriyet’in kurulduğu günden beri hala laiklik nedir ne değildir tam olarak tanımlayabilmiş değiliz. Özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra laiklik kasıtlı bir şekilde hem sahte Atatürkçüler, hem de dinci, gerici yobazlar tarafından saptırılmıştır.  Son yıllarda ise sözde ”Yeni Türkiye” diye dinci yobazlık süslenip paketlenerek millete yutturulmaya çalışılmaktadır. Laiklik nedir? Laiklik neden gereklidir? Laiklik olmazsa nasıl sonuçlar ortaya çıkar? Bu soruların cevabı net olarak verilmeden ne geçmişi ne de günümüzdeki sorunları doğru anlayabiliriz.

Öncelikle laiklik nedir nasıl ortaya çıkmıştır ona bakalım. Laiklik Yunanca’da halk anlamına gelen ”Laos” kelimesinden türetilmiştir. Latincede ”Laicus”olan laiklik dilimize fransızca ”laic” ”laique’‘ kelimesinden geçmiştir. Laos yani halk, halka ait olan laiklik kavramı Orta çağda kiliseye tepki olarak doğmuştur. Kilisenin ağır zulmü altında yüzyıllarca ezilen Hristiyanlar reform, rönesans hareketleri sonucunda aydınlanma sürecini başarıyla gerçekleştirerek Fransız ihtilalinden sonra uluslaşma bilinci ve pozitivizm akımının sistematikleştirilmesiyle laiklik kavramını devlet sistemi içine yerleştirmişlerdir. Avrupa bugünlere bir günde bir ayda ya da bir yılda gelmemiştir. Laikliğin ortaya çıkışı yüzyıllarca süren kanlı ve sancılı bir sürecin sonucudur. Laiklik hakkında konuşurken bu hususu gözden kaçırmamamız gerekiyor. Laiklik üzerinde basit yorumlarla konuşulacak bir konu değildir.

Laikliğin bizde gelişim süreci ise tanzimatla başlamıştır. Avrupa reform ve rönesansla aydınlanma çağını yaşarken bilimsel düşünceyi toplumun zihninden tamamen çıkaran, 16. yüzyılın son çeyreğinden itibaren bilimden tamamen kopan ”Bab-ı içtihat kapısı kapanmıştır” diyerek islamda akılıcılığı yok edip nakilciliği yerleştiren Osmanlı 19. yüzyılda tanzimatla beraber eşit vatandaşlık statüsünü uygulamaya çalışmıştır.Tanzimat ve ıslahat fermanlarıyla azınlık tebaasına eşit vatandaşlık hakkı veren Osmanlı laikleşme sürecine girmiştir. Yalnız burada bir noktaya değinmemiz gerekiyor. Avrupa’da yüzyıllar boyunca reform, rönesans hareketleriyle laikliğin düşünsel alt yapısı oluştuğu halde bizde  19. yüzyıl Osmanlı devlet adamları tarafından tepeden inme, tamamen devleti yıkılmaktan kurtarmaya yönelik pragmatist bir düşünceyle uygulanmıştır.Aydınlanma çağını yaşamadan, pratik bir çözüm olarak devlet eliyle alt yapısı oluşmadan yerleştirilmeye çalışıldığı için bugün hala sıkıntısını çekiyoruz. Aydınlanma olmadan bir toplumun laikleşmesi mümkün değildir.

Cumhuriyet’in ilanından sonra laikliği ele alırken sığ yorumlardan kaçınmak zorundayız. Cumhuriyet ilan edildi, şeriat kaldırıldı, laiklik getirildi gibi yorumlar kahve muhabbeti bile olamayacak kadar basittir.  Bu iş öyle gömlek değiştirmeye benzemez,  uzun bir süreçtir. Cumhuriyet döneminde laiklik adına atılan ilk adım saltanatın kaldırılmasıdır. Saltanatın kaldırılmasıyla 600 yıldır padişahın kulu olan halkın birey olmasının önü açılmıştır. Çünkü insanların özgür olmadığı bir ülkede laikliğin olması mümkün değildir. Laiklik herşeyden önce aklın ve özgür düşüncenin serbest bırakılmasıdır. Bu yüzden saltanatın kaldırılması  laiklik adına atılmış önemli adımlardan biridir.

Laikliğin devlet yönetiminde yer alması için yapılan ikinci icraat hilafetin kaldırılması ve tevhid-i tedrisat kanununun kabulüdür. Hilafetin kaldırılmasıyla halkın üzerindeki dini otorite kaldırılmış, dinin toplum üstünde etkisinin azaltılması için çok önemli bir devrim gerçekleştirilmiştir. Tevhid-i tedrisat yani eğitimin birleştirilmesiyle de din merkezli ayrıma dayanan eğitim sistemi ortadan kaldırılarak seküler eğitime geçilmiştir. Asıl önemli olan da budur. Çünkü devrimi yaşatacak olan çocuklardır. Gelecek nesillerin din merkezli bir eğitimle yetiştirilmemesi laiklik açısından çok önemlidir. Bugün imam hatip okullarının arttırılmasını bu açıdan düşünürseniz meselenin sadece bir okul olmadığını anlarsınız. Gelecek kuşaklarla bağlantı kuramayan devrimler unutulmaya, yok olmaya mahkumdur.

ATATÜRK HAYATI, ATATÜRK DÜŞMANLARI, CUMHURİYET DÜŞMANLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin