"Vahdettin Cumhuriyet'in İlanından Sonra Hain İlan Edildi" Yalanı

104 2 0
                                    

Cumhuriyet tarihi yalancılarının Atatürk ve devrimlerine karşı en büyük silahı Vahdettin’in hain olmadığı tezidir. Efendim kurtuluş savaşını Vahdettin başlatmış aslında İngilizleri kandırmak için onlarla iş birliği yapmış gibi davranmış, hatta Malta’ya bile bu yüzden kaçmış ve bunun gibi bir çok saçmasapan laflar.. Bu kesimin ağzında sakız gibi çiğnediği bir slogan vardır : ”Vahdettin’i Cumhuriyet hain ilan etti”.

Bu sloganı hepiniz duymuşsunuzdur. Vahdettini tarihi belgelerle savunmakta güdük kalanların ikinci taktiği Vahdettinin haii nliğinin ”siyasi bir manevra” olduğunu ispatlamaya çalışmaktır. Yalnız bu konuda da her zamanki gibi çuvallıyorlar. ”Ecevit hain değilddemişti” ve ”Atatürk’ün ağzından uydurma bir söz” dışında savunacakları bir belge yoktur. Peki Vahdettin gerçekten Cumhuriyetten sonra mı hain ilan edilmiştir? Cumhuriyeytten önce 1. meclisin Vahdettine bakış açısı nedir? Tüm bu sorulara BELGELERLE cevap vereceğim.

Atatürk’ün Samsun’a çıkmasından 1 ay sonra Vahdettin ve İstanbul hükümetinin kurtuluş savaşı aleyhinde icraatları başlamıştır. Önce Atatürk’ün geri çağrılması, sonra Atatürkün askerlikten istifa etmesi, İstanbul hükümetinin kuvay-i milliyecileri asi ilan etmesi ve Atatürk ile silah arkadaşları hakkında idam fermanı verilmesi… Meclisin açılışına kadar İstanbul hükümetinin icraatlarını bu şekilde sıralayabiliriz.

Yobazların çok kullandığı ve istismar ettiği konu ”kurtuluş savaşında 1. meclisin Vahdettine bakış açısıdır” Yazılarına, konuşmalarına baksanız 1. meclisin Vahdettin aşkıyla yanıp tutuştuğunu zannedersiniz.  TBMM kurulurken padişahı ve halifeyi kurtarmak için kuruldu iddiasını sürekli insanların beyinlerine sokmaya çalışıyorlar.  Evet 1. meclis muhafazakar bir meclisti saltanata hilafete bağlıydı fakat bu bağlılık makama olan bağlılıktı.  Vahdettin hakkında mecliste neler konuşulduğunu birazdan yazacağım.

1. meclis her ne kadar muhafazakar, saltanata bağlı bir meclis olsa da zamanla saltanat ve hilafet tartışılmaya başlanmıştır. Örneğin meclisin açılmasından sadece 5 ay sonra 25 Eylül 1920 tarihli meclis oturumunda Karesi mebusu Hasan Basri bey hilafetin ve saltanatın ayrılması gerektiğini şu şekilde savunmuştur:

BASRİ B. (Karesi): Efendiler, evvel emirde şunu arz ve temin etmek isterim ki, bendeniz hilâfet ve halife meselesini aynı mesele olarak telâkki edenler­den değilim. Yani mevkii hilâfeti işgal edip de hilâ­fetin muktaziyatını ifa etmeyen, bilâkis müslümanı müslümana kırdıran bir adamın haşa halifei meşru tanınmasına taraftar değilim. Yani meseleyi şahıslar­la değil mahiyeti ve hakikati itibariyle telâkki etme­nizi hassaten istirham ederim. (TBMM Gizli  Zabıt Cerideleri D:1 Cilt:1 İçtima:1 İ: 72 Celse:2 s.132)

Hasan Basri bey konuşmasının devamında çok açık ve net bir ifadeyle şunu söylemiştir:

”Aynen, o padişah yoktur hilafet vardır” (TBMM Gizli Zabıt Cerideleri D:1 Cilt:1 İçtima:1 İ: 72 Celse:2 s.134)

Kurtuluş savaşı boyunca saltanat ve hilafeti karşısına almamaya dikkat eden Atatürk  aynı gün yapılan tartışmalarda Vahdettin hakkında ilk kez açıkça ”hain” ifadesini kullanmıştır.

Maateessüf şimdi makamı hilâfet ve saltanatı işgal eden zat bu millet için hain bir adamdır. İspat etti­niz ve bu milletin bütün mukadderatına bütün manasiyle vaziülyed olduğunuzu ispat ettiniz. Bunun sa­yesinde bize bütün dünya, bütün düşmanlarımız atfı ehemmiyet etmektedirler.(TBMM Gizli Zabıt Cerideleri D:1 Cilt:1 İçtima:1 İ: 72 Celse:2 s.135)

Atatürk konuşmasının devamında daha sert ifadeler kullanarak ”esir olan padişah olamaz padişahınız nerde diye sorsalar esir mi diyeceksiniz? ” demiştir.

ATATÜRK HAYATI, ATATÜRK DÜŞMANLARI, CUMHURİYET DÜŞMANLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin