1

2.9K 136 37
                                    

San,alarmın sesinin odada yankılanmasıyla irkilmiş ve olduğu yerde sıçrayarak uyanmıştı.Ertelediği alarmı son kez çalınca paniklemiş ve hızla saate bakmıştı.

Bu seferde geç kalmaktan sadece 10 dakikayla yırtmıştı.Rutin işlerini hallettikten sonra masanın üstüne ki iş ilanını alarak evden çıkmış ve okula doğru koşmaya başlamıştı.

Busan Kyungsang üniversitesinde okuyan San,okulun önüne gelince soluklanmak için durmuş ve gelen öğrencilere bakmıştı.İlk dersi bu kadar erken değildi ama onun acele etmesinin başka bir sebebi vardı.Elinde ki ilana yeniden bakmış ve adresin yazdığı kısma gözlerini indirmişti.

San'nın babası,dünya markası olan Channel'in Busan şubesinin başında ki kişiydi.Küçüklükten bu yana San'nın gözü parada olmamıştı.Bu şirket dışında ilgisini çeken başka şeyler vardı.

Annesiyle birlikte 'Pasta Günü' adını verdikleri,her cumartesi mutfağa girip çeşit çeşit tatlılar yaptıkları bir gündü bu.San küçükken annesine yardım eder ve o tatlıları yaparken hayranlıkla izlerdi.Bu yüzden en büyük hayali,küçük de olsa bir pastane açmak ve oranın başına geçmekti.Annesi ölmeden önce 'Gizli Tariflerimiz' yazılı bir defteri ona vermiş ve hayalini gerçekleştirene kadar onu açmamasını söylemişti.

Bu yüzden hayallerinin peşinden gitmek onun tek amacı olmuştu.Bunun aksine babası San'nın bir pastane'nin başına değil de,şirketin başına geçmesini istiyordu.Babası için onur,gurur her şey demekti.Bu yüzden San'nın hayalini çok ucuz görüyordu.Defalarca annesi için bunu yapmak istediğini anlatmaya çalışsa da babası umursamamış ve baskıcı olmaya devam etmişti.

San,Busan'da ki bu üniversiteyi kazandıktan sonra biraz rahatlamıştı.Babası Daegu'da olduğu için baskılarından ve ondan uzakta olacaktı.Zar zor olsa da babasını ikna etmiş ve tutturduğu gastronomi bölümüne gitmek için izin alabilmişti.Aklına pastane açmayı koyduğu için etrafı biraz araştırmış ve okulunun hemen 1 sokak ötesinde olan pastaneyi bulmuştu.Orası onun için yepyeni bir kapı olacaktı.

İlanda ki adrese vardığında,pastanenin önünde durmuş ve hayranlıkla bakakalmıştı.Önünde duvarları toz pembe bir bina duruyordu.Etrafı bebek mavisi çitlerle çevrilmiş küçük bir oturma alanı vardı.Zemini ise sahte çimdi.Masa sandalyeleri beyaz olan pastanenin camına baktığında birbirinden güzel pasta görmüştü.Yavaşça pastaneye doğru adımladığında camda çok güzel bir font ile basılmış Jenny Pastanesi yazısını görmüştü.Her yer çiçek doluydu.

İçeri girdiğinde,dışardan ufak görünse de içerisinin daha büyük olduğunu fark etmişti.Peri masalından çıkmış gibi görünen pastane San'ı büyülemişti.1 tane garson vardı ve masalara yetişmeye çalışıyordu.Oldukça iş yaptığı çok belliydi.Biraz daha etrafı inceleyerek ilerlerken gözü kasada ki çocuğa takılmıştı.Bu peri masalının bir prensi olmalıydı değil mi ?

Saçları hafif gri olan çocuk,toz pembe bir önlük giymiş içinde ki beyaz gömleği ise siyah pantolonuna sıkıştırmıştı.Kasa'nın öbür tarafında olan yaşlı kadına en içten gülümsemeyle pasta paketini uzatmış ve öne eğilerek selam vermişti.San yaklaşık 4 dakika boyunca ağzı açık bir şekilde onu izlerken öne doğru savrulmasıyla kendine gelmişti.

Ne olduğunu anlamak için arkasını döndüğünde ise garsonun ona çarptığını ve tepsisinde ki tüm siparişleri yere döktüğünü görmüştü.Kasa da ki çocuğa öylesine dalmıştı ki pastanenin tam ortasında durduğunu fark etmemişti.

Telaşla yere eğilip garsonun kolundan tutmuştu. ''Ben çok ama çok özür dilerim gerçekten.Dalmışım.Nasıl oldu anlamadım ben ?'' Garson hızla kolunu çekmiş ve tepsiyi eline alarak kırılan tapak ve bardak parçlarını toplamaya başlamıştı. ''Sazan gibi dikilmişsin koca pastanenin ortasında.'' Duyulmamasını ummuştu ama gayet de net duymuştu San.Bir şey diyememişti çünkü haklıydı.

Tam o sırada kasada ki çocuk telaşla yanlarına gelmiş ve garsonun elinden tepsiyi almıştı. ''Sen kafayı mı sıyırdın ? Çıplak elle toplanır mı bunlar Jongho ? Hadi git sen yeniden siparişleri hazırla ve yetiştir.Ben hallederim burayı.'' Jongho kafasını sallamış ve San'a öldürücü bir bakış attıktan sonra mutfağa doğru ilerlemişti.

San,yakından daha da kusursuz görünen çocuğu incelerken çocukla göz göze gelmişti.Bu kendine gelmesini sağlamış ve kafasını hızla iki yana sallamıştı. ''Şey bende size yardım edeyim.Gerçekten çok affedersiniz.Bir an dalmışım salak gibi.'' Çocuk kıkırdayarak kırık parçaları tepsiye koymuştu. ''Sorun değil efendim.'' Sesi o kadar inceydi ki,San'nın kulaklarına hafif bir mırıltı gibi gelmişti.

Çocuğun gözleri San'nın elinde ki ilana kaydığında,bir San'a bakmış bir de ilana bakmıştı.Tek kaşını kaldırıp dudağını büzdükten sonra konuşmuştu. ''Demek burada çalışmaya geldin ?'' San ilk başta neyden bahsettiğini anlamasa da elinde ki ilana bakıp çocuğa bakmış ve hızla kafasını sallamıştı. ''Aaa evet.Ben onun için gelmiştim ama işte böyle bir aksilik oldu.''

Çocuk gülmüş ve elinde ki ilanı almıştı.San ne olduğunu anlamaya çalıştığı esnada,çocuk San'nın eline bir paspas tutuşturmuştu. ''Tamam öyleyse.Şurayı silmekle başlayabilirsin.''


Eveet herkese yeniden selam.Bu kaçıncı oldu bilmiyorum ama 5000.kurgu ile karşınızdayım.Umarım bu beklediğim gibi olur ve içine etmem.Yanlışlarım varsa kusura bakmayın.Şimdiden teşekkür ederim.


jenny | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin