Pastanede ki insanlara gerekli açıklamayı,Jongho ve Hongjoong yapmış ve pastaneden çıkmışlardı.O sırada Wooyoung ise San'ı mutfağa götürmüş ve oturtmuştu.Bir bardak suyu içmesi için uzatttığında,San teşekkür ederek içmiş ve ardından kızaran gözlerini silmişti.
''Keşke o gün sahilde bana biraz daha ayrıntılı anlatsaydın her şeyi.Belki daha fazla müdahale edebilirdim.'' San bardağını kenara bırakmış ve elinde ki peçeteye bakmıştı. ''Daha fazla ne yapabilirdin ? Babamı gördün.Ayrıca elinden geleni yaptın.''
Wooyoung,San'nın elinden tutmuş ve hafifçe okşamıştı. ''Kendini artık ne bana ne de başkasına karşı suçlu hissetme San.Babanın böyle bir şey yapacağını bilemezdin ?'' Kahverengi saçlının gözleri yeniden dolarken Wooyoung'a çıkarmıştı bakışlarını. ''Tam tersi Wooyoung.Biliyordum.En azından tahmin edebileceğim boyuttaydı.Sizden bunu saklamamalıydım.Birgün gerçekleşecekti ve o gün bugün oldu.'' Başını eğerek iki elinin arasına almış ve derin bir 'Of' çekmişti San.
Wooyoung ellerini San'nın yanaklarına koyarak başını kaldırmış ve kendine bakmasını sağlamıştı. ''Sana son kez söylüyorum.Kendini suçlamayı kes yoksa'' Gözlerini sonuna kadar açarak San'nın yüzünü kendine yaklaştırmıştı. ''Gerçekten temiz bir dayak seni bekliyor.''
San burnunu çekerek Wooyoung'a bakmış ve gülmemek için kendini sıksa da kıkırdamaya başlamıştı.Wooyoung'da yüzünü düzeltmiş ve gülmüştü. ''Ha şöyle be.Ayrıca bu kadar zengin baban var.Eminim br şeyler kalır sana.Hepsini senden almaz canım.'' Kıkırdamış ve ellerini çekmişti.
San babasının zengin olduğunu söylediği tarafı hatırlamaya çalışsa da hatırlayamamış ve boş boş Wooyoung'a bakmıştı. ''Hadi ama San ! Tamam pastane de televizyon yok ama telefon diye bir şey var ya da hani bende geziyorum boş zamanlarımda.'' Wooyoung anlamasını ummuş ama San yine anlamayarak ona baktığında,kafasına vurmuştu.
''Babanın yüzü her Channel pankartında San ! Arada gözlük takıyorum ama kör değilim.'' Vurmanın etkisiyle jetonları tek tek düşen San'nın ağzına onunla birlikte açılmış ve anladığına dair sesler çıkarmıştı.
Wooyoung saate bakıp önlüğünü çıkarıp,katlarken konuşmuştu. ''Peki neden pastacılık ?'' San'da önlüğünün ipini çözerken Wooyoung'a bakmıştı. ''Nasıl yani ?''
Önlüğünü katladıktan sonra mermere yaslanıp,kollarını birleştirmişti Wooyoung. ''Dünyaları alabilecek paraya sahipsin San.Bu ufak yerden daha fazlasını yapabilecek güce sahipsin.Seçim yapmanı istedi ve sen gözün kapalı burayı seçtin.Bir sebebi olmalı.''
Elbette ki bir sebebi vardı ama en büyük sebebi Wooyoung'du.Bunu ona böylece haykıramayacağını biliyordu.
San da önlüğünü mermere koymuş ve Wooyoung'a bir adım daha yaklaşmıştı.Bazı konularda gereksiz gelen cesareti,şu anda da gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. ''Aslında asıl sebebini biliyorsun.Annem ama eğer orayı seçseydim bir çok şey olmayacaktı Wooyoung.''
Cümlesini bitirmeden Wooyoung'a bir adım daha yaklaşmıştı. ''Evet,her şeyi elde edebilecek paraya sahiptim ama ben kendim başarmak istedim.Kendi hakkımla kazandığım ilk parayı,ilk dostluklarımı bile.Jongho,Yunho ve Hongjoong bana paranın getirmediği arkadaşlıklar.Bu yönümü bilenlerin hepsi benimle para için birlikteydi.Küçüklüğümden bu yana böyleydi.''
Wooyoung pür dikkat onu dinlerken,San aralarında bir adımlık bir mesafe bırakacak kadar yaklaşmıştı. ''Bana aşk da getirmedi.İlişkilerim bile bu bana her şeyi elde edebileceğimi söyleyen şeyin üzerine kuruluydu.Sanırım o şey bende işe yaramıyor.'' Hafifçe gülmüş ve Wooyoung'un gözlerinin en derinlerine bakmıştı.
''Ben burada bulduklarımı,onunla bulamazdım Wooyoung.Kendimi bulamazdım.Ne yapmak veya ne olmak istediğimi de bulamazdım.'' Wooyoung hafifçe tebessüm edip San'a baktığında,San'da tebessüm etmiş ve geri dönüşü olmayan o yola girdiğini belli eden sözleri söylemeye başlamıştı.
''Bu gülümseyişi de bulamazdım.'' Son sözüyle Wooyoung şaşırmış ama bozuntuya vermeyerek yeniden gülmüştü.San derince nefes aldıktan sonra ellerinden tutmuştu.
''Ben burada kaldıysam,en büyük sebebi sensin Wooyoung.Şu an sana çok tuhaf geliyor belki de biliyorum ama ben bilmiyorum.Seninleyken hiç olmadığım biri oluyorum.Yanından bir saniye ayrılsam,ne yapıyor acaba diye düşünüyorum ben Wooyoung.''
Aklına gelenleri arka arkaya sıraladığı sırada,Wooyoung kilitlenmiş ve olayın şokunu atlatmaya çalışmıştı.Böyle bir şey beklemediği için nasıl tepki vereceğini bilmiyordu.San bir tepki bekliyordu ama vereceği tepkiyi seçemiyordu.Onu şu anda kırmak en son düşünceseydi.
Wooyoung derin bir nefes almış ve dudaklarını birbirine bastırarak ellerini yavaşça geri çekmişti.Bu San'nın yüzünü düşürürken Wooyoung konuşmaya başlamıştı.
''Aaa..şey..San ben gerçekten..ne desem bilmiyorum.'' San hızla ifadesini düzeltmişti. ''Gerçekten bir şey demek zorunda değilsin.Ben sadece daha fazla bir şeylerin saklı kalmasını istemedim.Sana çok fena tutuldum ben Wooyoung.''
Son cümleyi nasıl söylediğini anlamamıştı Wooyoung.Sanki dudakları 'yeter artık' diyerek kelimeleri dışarı doğru itmişti.
Wooyoung'un yüzü kıpkırmızı olurken boğazını temizlemişti. ''San ben yapamam.Sevgine saygım sonsuz ama yapamam.'' Üzgün bir şekilde San'a baktığında,hayal kırıklığıyla karşılaşmıştı.
''Biliyorum çok klasik bu söylediklerim ama ben bir ilişkiye hazır değilim.Kendime bile güvenmiyorum.Ben..çok özür dilerim.'' Wooyoung kollarını iki yana açmış ve San'a bakmıştı.
San,Wooyoung'a sonuna kadar hak verse de,kalbi tam orta yerinden kırılmıştı.Tabii ki ona karşı aynı duyguları beslemek zorunda değildi.Tabii ki olumlu bir karşılık almak zorunda değildi ama kırılmıştı.Çok kırılmıştı.
Dolu gözlerini ona gösteremek için oldukça hızlı bir şekilde elini Wooyoung'a doğru uzatmıştı. ''Arkadaş mıyız peki ?'' Sesinin titrediğini fark ettiğinde kafasını yana çevirip derin bir nefes almış ve gülümsemeye çalışarak yeniden Wooyoung'a dönmüştü.
Wooyoung,San'nın bu halini görmüş ve kalbine bir ok saplandığını fark etmişti.Elini,eline doğru uzatırken kendinin de titrediği fark etmiş ve hafifçe elini tutmuştu.Gülümsemeye çalışarak,onaylar şekilde kafasını sallamıştı.
San,Wooyoung'un elini hissettmesiyle daha da canı yanmış ve gülümsemeye çalışarak hızla mutfaktan çıkmıştı.Kapının yerini dahi unutmuş bir şekilde savrulmuş ve ayakları nereye doğru koşturmaya başladıysa o yöne devam etmişti.Gözlerinin artık tutamadığı yaşlar koşarken havaya karışmıştı.Canı hiç yanmadığı kadar yanmış,koşarken her bastığı taşın şiddeti bile dinmesine izin vermemişti.
Selamlar yeniden.İki bölümdür aldır kaos başını gidiyor ama severiz.Diğer bölüm ne yazıcam gram fikrim yok ama bakalım.Nasipte varsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jenny | woosan
Novela Juvenilarkadaşlığımızı bozmak istiyorum,çünkü biz aşıklar olmalıyız.