Normal geçen günlerde beklenmedik olaylar olur.

4 2 2
                                    

Defterlerimi hızlıca çantama sokuştururken bir yandan da saate bakıyordum. Yine geç kalıyordum işte. Şu geç kalkma sorunumu çözmezsem bir gün bir şey olacaktı ama neyse.

Saçıma iki tarak atıp aşağı indim. Her zamanki gibi kahvaltı da yapmayacaktım şimdi.

"Deniz kızım gel ağzına bir iki lokma at."

"Yok annecim geç kalıyorum saol.Sen ye afiyet olsun."

Annem zaten buna alıştığı için zorlamadı. Ben de çıktım ve çok da uzak olmayan durağa gittim. Umarım bir otobüs hızlıca gelirdi.

Yaklaşık on iki dakika sonra bir otobüs gelmişti de binebilmiştim. Okula varmam da yirmi dakikamı alınca ilk ders çoktan bitmişti.

Şu an herkes ikinci dersteydi ama ben derse girmekten çok utanmıştım. Zaten bu kadar geç kaldım. Ben de ikinci zilin çalmasını beklemeye başladım.

Okulun bahçesindeki çardakların birine oturup Türkçe çözmeye başladım. Bu sene sınava girecektim ve istediğim bölümü kazanmak istiyordum. Ama daha fazla ders kaçırırsam doğru düzgün bir bölüm kazanamayacağım kesindi.

Veterinerlik okumak istiyordum. Bu küçüklükten beri hayalimdi. Hayvanları özellikle de kedileri çok seviyordum. Onlara inanılmaz bir zaafım vardı.

Ben küçükken daha babam ölmeden önce köye giderdik ve oradaki hayvanlarala çok eğlenirdim. Bir keresinde daha dört yaşımdayken inek sağmak istemiştim ama babaannem izin vermemişti. Ben de sabah erkenden kalkıp, o zamanlar geç kalkma problemim yoktu, gizlice ahıra gitmiştim. Bir ineğin altına yaklaşıp onu sağmak istediğimde sağlam bir tekme yemiştim. Sonuç; İki kırık ve bir hafta hastane. Ama gene de oldukça eğlenmiştim.

Bu arada birkaç yıl önce babam bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Bu olay beni ve annemi çok sarsmıştı. Ama elimizden gelen bir şey yoktu. Bundan sonra sadece birbirimize destek olup bir şekilde yaşamımızı devam ettirmek kalmıştı.

Neyse işte zil çaldığında herkes dışarı çıkarken ben içeri giridim ve üçüncü kattaki sınıfıma girdim. 12/B sayısaldım.

Cam kenarı ikinci sırada oturuyordum. En yakın arkadaşım Merve de sırada tekefona bakıyordu. Yanına oturduğumda bana baktı.

"Yine mi geç kaldın kızım. Bu kaçıncı."

"Haklısın ama üstesinden gelmiyorum."

"Ama gelmelisin."

Bu konuyu konuşmak istemiyordum o yüzden konuyu değiştirdim.

"Ne işlediniz?"

"TYT matematik. Boşver. Önemli değil. Sıkıcıydı."

"Her derse böyle diyorsun ve hiç çalışmıyorsun. Sen biraz zor doktor olursun."

"Aman be ne morelimi bozuyorsun sabah sabah."

"Her neyse." dedim ve kulaklığımı taktım. Model'den pembe mezarlığı dinleyerek tenffüsü bitirerek derse geçtim. Dersler de öyle böyle geçtikten sonra öğle arasıydı. Merve'yle birlikte yemekhaneye çıktık.

Yemekhanemiz en üst katta ve teraslıydı. Manzarası da çok güzeldi. Kolejde okumak da bir ayrıydı işte.

Yemeklermizi alıp herhangi bir masaya oturduk. Merve heyecanla bir şeyler anlatmaya başladı.

"Pştt baksana. Hani şu A'lardakı Burak var ya. D'lerden bir kızla sevgili olmuş. Kızı da görsen. Bir çirkin. Kafası kocaman, bacakları da çok çirkin. Sürtüğün teki."

Merve bir şeyler anlatırken ben de dinliyormuş gibi yapıyordum. Başkalarının aşk hayatı umrumda değildi.

"Bu arada seninki de birine çıkma teklifi etmiş."

Merve bu sefer benim hoşlandığım çocuk Beratcan'dan bahsedince dikkat kesildim.

"Kimeee?"

"Ne bileyim bir kız işte."

Aslında fazla önemsemedim çünkü o her ay birine çıkma teklifi ediyordu ve hiçbir kız kabul etmiyordu ama Merve kız kabul etmiş deyince birden iştahım kaçtı.

"Sen ciddi misin? Nasıl yaa?"

"Etmiş işte. Şuan sevgililer."

Ne diyeceğimi bilemedim. Onu sevdiğimi biliyordu ama beni kabul etmemişti. Hatta arkadaş kalalım demişti. Bu beni fazlasıyla yaralarken yemeğime öylece bakakalmıştım. Merve de beni teselli etmeye çalışıyordu.

"Boşver kızım yaa. Başka erkek mi yok? Bak hani Beratcan'ın arkadaşı var ya. Umut. O da çok yakışıklı. Sevgilisi de yok. Onu ayarlayalım mı sana?"

"Bilemiyorum." dedim üzgün bir sesle. Beratcan zaten çok yakışıklıydı. Uzun boylu, çekik gözlüydü. Hafiften de esmerdi. Sadece yüzünde çok fazla sivilce vardı o kadar. Ama esmer teni sivilcelerini kapatıyordu.

O anda kendi kendime sadece derslerime odaklanmaya karar verdim. En iyisi buydu. Kendi hayatımı yaşayacaktım.

"Boşver Merve. O kadar da önemli değil."

"Emin misin? Onu çok seviyordun ama."

Evet seviyordum. Hatta ayakkabı numarasına kadar biliyordum ama yapabilcek bir şeyim yoktu.

"Evet eminim. Daha niceleri çıkar karşıma. Derslerime odaklanacağım ben."

"Peki sen bilirisn."

Yemek bitince sınıfımıza indik. Günün sonunda Merve servisine binerken ben de durağa yöneldim. Aslında ben de servise binmek isterdim ama çok pahalıydı. Zaten okulun aidatları çok fazlaydı. Anneme bir de bununla yük olmak istemiyordum.

Otobüs bir türlü gelmemişti ve bu benim acayip sinirimi bozmuştu. Ben de yürümeye karar verdim.

Her zamanki yolumdan yürümek yerine farklı bir yol denemeye karar verdim. Biraz düşünmeye ihtiyacım vardı. Rastgele bir şeyler düşünürken bir çarşıya gelmiştim. Belki de bir şeyler almak beni rahatlatırdı. Bir takıcıya girdim ve etrafa bakınmaya başladım.

Çok güzel bir kolye bulmuştum. Mor renkte bir taşı vardı ve etrafı zincirliydi. Hem de sadece tek bir tane vardı.

Kasaya gittim ve parasını ödedikten sonra dükkandan çıktım. Kolyeyi de takarak yoluma devam ettim. Az ilerde bir kadın insanlara bir şeyler anlatıyordu. Umarım beni görmez dedim çünkü böyle insanlarlara uğraşmayı hiç sevmiyordum.

Ama istediğim gibi olmadı. Kadın geldi ve bana progranlamadan anlar mısın diye sordu. Evet az çok anlardıma ama evet demek istemiyordum sonuçta bu kadını tanımıyordum. Ama iyi birine benziyordu. Belkinde yardıma ihtiyacı vardı. Zaten yalan söyleyemezdim.

"Evet anlarım."

"Bana yardım eder misin? Hemen şurafa bir dükkan var. Acil gelmen lazım."

Gösterdiği bir telefoncu dükkanıydı ve kötü bir yere benzemiyordu. Ben de tamam dedim ve gittik. Kadın kimseyi umursamamdan beni arkaya götürdü bundan rahatsız olmuştum ama yumruklarıma güveniyordum.

Kadın beni bir bilgisayarın başına oturttu ve önüme bir metin verdi.
"Bunu programa döker misin?" dedi.

Bana verdiği program phyton dilindeydi. Ben ise sadece C ve C# biliyordum. Bunu kadında söylediğimde sorun olmadığını söyledi ve aynı metinin C versiyonunu verdi.

Hızlıca bitirip gitmek istiyordum. Bu nedenle olabildiğince hızlı bir şekilde yazmaya başladım. Bittiğinde umarım hata yapmamışımdır diye çalıştırdım.

Program çalıştı. Mutlulukla bilgisyara bakıyordum ki birden bilgisyarın ekranı beyaza döndü. Nerede hata yapmıştım acaba? Geri tuşuna basacakken bilgisayarın ekranı inanılmaz derecede parlamaya başladı. Parladı parladı ve beni içine aldı...

Evet arkadaşlarr. İlk bölümü nasıl buldunuz? İlk bölümden heyecanlıydı bence. Eğer merak ettiğiniz bir yer varsa sorun. İkinci bölümü de çok yakında atacağım. Hepizine iyi akşamlar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 22, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kafamdaki AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin