SONU OLMAYAN SEVGİ

27 1 0
                                    

"Toprak, sevdiklerimizi aldığı için mi böyle güzel kokar?"

TURGUT UYAR

Bir vapur yolculuğu sırasında tanışmışlardı. Biri doktor diğeri ise mimar olacaktı. O ilk karşılaşmalarından sonra tekrar birbirlerini görebilmek adına aynı saatteki vapura defalarca bindiler. 

Oldukça gençlerdi. Birbirleriyle konuşmaya başlamaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar. Aslında vapurla okullarına gidecek yerlerde oturmuyorlardı. O ilk gün, çocuk bir arkadaşında, kız ise ablasında kaldığı için vapuru tercih etmişlerdi. Ama konuşacakları güne kadar sabahları erkenden kalkıp o saatteki vapura yetişiyorlardı. Sonunda bunu birbirlerine itiraf ettiler ve bu duruma gülüştüler.

Okulları bittiğinde hemen evlenmeye karar verdiler. Bazı zamanlarda iş sıkıntıları oluyordu ama çok mutluydular. Birbirlerini o kadar çok seviyorlardı ki küçük sıkıntılar onlar için hiçbir önem taşımıyordu. Kazandıkları paraya ya da işyerindeki saygınlıklarına göre artıp azalan bir sevgi değildi onlarınki. 

Hayatlarında ki tek sorunları çocuklarının olamamasıydı. Uzun süren tedavilerden sonra bile ne yazık ki bir evlat sahibi olamadılar ama 'Her güzelliğin, mutluluğun bir eksiği oluyor,' diyerek kendilerini avuttular. Bir çocuk yerine aşklarını büyüttüler.

"Senin için kendimi feda edebilirim,"derdi kadın adama sarılıp adamda tekrarlardı bunu ona.

Kadın bazen eve geldiğinde küçük notlar bulurdu. "Bir tanem, mutfağın rafında senin için bir süpriz var." Kadın mutfağın rafına baktığında yeni bir not bulurdu: "Kütüphanen ikinci rafına bakmalısın." Mutfaktan salona, banyodan balkona derken her yer böyle küçük sevgi notlarıyla dolardı ve sonunda mutlaka küçük bir hediyeyle karşılaşırdı kadın. Bu kadar güzel düşüncelerden sonra aldığı hediyenin ne olduğu önemli olmazdı elbette...

Hayatta neler yaşarlarsa yaşasınlar her zaman birbirlerine ayıracak vakti bulurlardı. Yaşları kırkı bulduğunda daha az çalışıp daha çok birlikte olmaya karar verdiler. Adam özel bir muayenehane açıp hastaları orada kabul etmeye başladı; kadında mimarlık bürosunda çalışmayı bırakıp sadece birkaç özel projeyle uğraşmaya başladı.

Bir gün sahilde dolaşırlarken üzerinde 'SATILIK' tabelası olan bir ev gördüler. Kadın: "Ne dersin? Satın alalım mı burayı? Yıktırıp mükemmel bir ev yaparız. Kafamda planını çizdim bile! Martılarla birlikte kahvaltı edebileceğimiz kocaman bir balkonu olan bir ev..." dedi. Adam da "Sen istersin de ben hayır diyebilir miyim hiç?" diye yanıtladı eşini ve adamın yurtdışında katılacağı kongreden sonra burayı alıp hayallerini gerçekleştirmeye karar verdiler.

Adamın katılacağı etkinlik yalnızca bir hafta sürecekti ama buna rağmen bir türlü ayrılamadılar vakit geldiğinde. Birbirlerine uzak oldukları her gün telefonda konuştular saatlerce. Adam döndükten sonra biraz değişmişti. Uzak, soğuk davranıyordu ve karısı buna bir anlam veremiyordu. Belki neşelenir diye, sahildeki ev için çizdiği projeyi verdi kocasına ama hiç ummadığı bir karşılık aldı: "Hayatım o ev bizim maddi durumumuzu çok fazla zorluyor, iyisi mi sen orayı unut..."

Mutluluğun verdiği keyfe alışan insanlar için mutsuz olmak daha da zordur. Kadın bu duruma bir türlü alışamadı, eşinin hayatında neyin yolunda olmadığını çözmeye çalışıyor ama bir türlü sonuca ulaşamıyordu. Yıllardır büyük bir aşka bağlı olan adam gitmiş, yerine tanıyamadığı biri gelivermişti. Ona ulaşmaya çalıştıkça duvarlara çarpıyor her seferinde daha da kanıyordu kadıncağızın yüreği...

Kadın bir gün en yakın arkadaşlarından biriyle yemek yerken ona dert yanıyordu. Arkadaşı artık dayanamadı ve "Üzülme artık lütfen. Sana bunu söylemem gerekiyor. Kocan seni aldatıyor... Her gün işyerimin karşısındaki restoranda bir kadınla yemek yiyor ve oradan birlikte ayrılıyorlar," dedi. Kadın bu sözlere inanamadı hatta en yakın arkadaşını onun güzel giden evliliğini kıskanmakla suçladı. Ama içine bir şüphe düşmüştü artık. Ertesi gün arkadaşının bahsettiği restorandın karşısında bir banka oturdu ve bekledi. Evet, kocası aynı hastanede çalıştığı bir doktorla buraya gelmiş ve uzun süren bir yemekten sonra oradan o kadınla birlikte ayrılmıştı. 

Akşam adam eve gelir gelmez, kadın bağırmaya başladı. İçindeki bütün öfkeyi, kırılmışlığı, hüznü dökmüştü. Adam kadının söylediklerini inkar etmedi. Bavulunu topladı ve evden çıkmadan önce "Sana son bir kez sarılabilir miyim?" diye sordu. Kadın gözyaşları içerisinde odaya gitti ve kapısını kilitledi. Tek celsede boşandılar. Bu kadar mükemmel başlayıp aynı şekilde devam eden bir aşk hikayesinin böyle son bulduğuna kimse inanmıyordu. Arkadaşlarının destekleriyle ayakta kalmaya çalıştı kadın, bu süre içinde adamın yeni sevgilisiyle Amerika'ya taşındığını duymuştu. Tüm bunlara rağmen adama duyduğu sevginin nefrete dönüşmesi için yalvarıyordu.

Aradan bir sene geçmesine rağmen kadının yüreğindeki acı hiç dinmemişti. Bir sabah kapısı çaldı. Açtığında karşısında kocasının sevgilisi olduğunu düşündüğü o kadını buldu. "Sen ne yüzle buraya geliyorsun?" dedi. Kadın ise "Lütfen içeri girmeme izin ver, sana anlatmam gereken çok önemli şeyler var. Hiçbir şey sandığın gibi değil," dedi.

"Sana yaşattıklarım için çok üzgünüm ama aslında düşündüklerinin hiçbiri doğru değil. Kocan Amerika'ya yaptığı seyahat sırasında kanser olduğunu öğrendi. Tedavi sonuç vermezse en fazla bir senelik ömrünün kaldığını biliyordu ve seninde onunla birlikte tükeneceğini tahmin ediyordu. O yüzden benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi ve siz boşandıktan sonra da Amerika'ya taşındığımız haberini yaydı. Halbuki sizin ilk karşılaştığınız o vapur iskelesine yakın bir yerde ev tuttu kendine. Tedavisini tamamlamaya çalışıyor ve senin karşına tekrar çıkabileceği günü bekliyordu. Ama dün gece bakıcısı beni aradı. Eşin vefat etmiş... Ve benden sana bu kutuyu getirmemi istemiş. Başın sağ olsun..."

Kadının gözlerinden akan yaşlar hiç de duracak gibi değildi. Eline tutuşturulan kutuyla birlikte koltuğa geçti ve kutunun kapağını açtı.

Özenle katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutunun içinde. İlk kağıtta 'Lütfen bütün notları oku bir tanem' yazıyordu. Kadın sırayla kağıtları açamaya başladı.

'Seni çok sevdim.'

'Seni sevmekten hiçbir zaman vazgeçmedim.'

'Senin için ölürüm derdin ve bunu gerçekten söylediğini bilirdim.'

'Ve benim için ölmeni istemedim.'

'Benim için yaşamanı istiyorum.'

Kadın son kağıdı eline aldığında kutunun dibinde bir anahtar olduğunu fark etti. Ve son kağıtta şunlar yazıyordu:

'Sahildeki evi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Sen o kocaman balkonda martılarla kahvaltı ederken ben her zaman seni izliyor olacağım...'



YASEMİN KOKULU HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin