"İnsanların az bir kısmı mutlu, bir o kadarı ise mutsuzdur. Geri kalanların tümü; mutlu gibi görünen mutsuzlardır..."
OSACAR WİLDE
Derek ile şehrin kalabalığı içinde bir kafede oturmuştuk ve gözlerimiz yalnızca birbirimizi görüyordu. Garsonun siparişleri getirdiğini bile fark etmemiştik. Havuçlu, tarçınlı keklerimizin kokusu etrafı sarmıştı. Öylesine tatlı bir sohbete dalmıştık ki yiyeceklerimizin birazcık daha beklemesi gerekiyordu.
Bir önceki gün izlediğimiz film hakkında yorumlar yapıyor, katılacağımız seminerin konusuyla ilgili konuşuyorduk. Keklerimizi yemeye başladığımızda işin içine çocukluk anıları da girdi. Derek, kuzenleriyle sadece dondurma yiyerek geçirdiği yaz anılarından bahsediyordu. Ben de annemle ve babamla gittiğim tatillerde bile son derece sağlıklı beslenmeye devam ettiğimi söyleyip onu gülümsetiyordum. Her şey o kadar güzeldi ki, oradan kalkıp bir yere gitme fikri hiç mi hiç hoşumuza gitmiyordu.
Bu mükemmel sohbet devam ederken gözüme ilerideki masada oturan bir çift takıldı. Kadının üzerindeki çiçekli elbise yılların yorgunluğunu anlatır gibi solmuştu. Adamın kafasında ise tek bir tel saç bile kalmamıştı. Yavaş yavaş yemeklerini yiyorlardı.
Dikkatim çekme sebepleri ise sessizlikleriydi. Onların olduğu tarafta mevsim kış gibiydi. İnsanların konuşacak bir şeylerin kalmaması ne kadar da kötüydü. Hayatlarında birbirlerine anlatmak istedikleri hiç mi bir şey olmuyordu. Ya bizde yıllar sonra bu hale gelirsek diye korkmadan edemiyordum.
Bu düşüncelerin ardından çok geçmeden hesabımızı ödedik ve kalktık. Tam yaşlı çiftin önünden geçerken dikkatim dağılmış olacak ki cüzdanımı düşürdüm. Eğilip alırken bu iki insanın masanın altında el ele tutuştuklarını gördüm.
Gördüğüm bu manzara karşısında büyülenmiş bir şekilde yerden doğruldum. Gerçekten kalbin derinliklerinden geldiğine emin olduğum bu dokunuş gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Ve en başta onları gördüğümde içimi dolduran 'Ya böyle olursak?' korkusunun yerini 'Umarım bir gün biz de böyle olabiliriz' dileği aldı. Derek'in elini tuttum ve kulağına "Seni çok seviyorum," diye fısıldadım. Yaşlı kadın bunu duymuş olacak ki kapıdan çıkarken bize doğru dönmüştü ve bana dünyanın en güzel gülümsemesiyle bakmıştı.
GELDİM
Geldim, gitmelere bekle diyerek.
Attım valize birkaç kırgınlık,
Bir iki vefasızlık.
Birkaç acı söz,
Benim hatırladıklarım.
Birkaç iyi söz,
Senin unuttukların.
Geride kalan ne varsa;
Boğazın sularına serdim.
Geldim, korkma aç kapıyı,
Sende kalmaya değil;
Beni almaya geldim.
HALİL CİBRAN
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASEMİN KOKULU HİKAYELER
Historia Corta"Hiçbir şey için 'BENİMDİR', deme. Yanlızca 'YANIMDADIR', de. Çünkü ne altın, ne toprak, ne sevgili, ne yaşam, ne ölüm, ne huzur ne de keder her zaman seninle kalmaz..."