kırık ayna

502 54 20
                                    

Lacivert rengindeki saçlarımı geriye savurdum, göz altlarım şişmişti, tenim yavaş yavaş çürüyordu. Bu gayet normaldi. Karnımda hissetiğim baskıyla dehşete düştüm.

Bebeğim, aynayı gücüyle kırmıştı.
"Sayın bebeğim, neden aynayı kırdın!" Elektirik verdikçe ben titriyordum. İçimde bir bebek taşımıyordum. Bu bebek arayıcıydı tüm güçlere sahipti. Kendini geliştirmek için beni kullanıyordu.

"Anneni üzme..."dedim.
Çok canımı yakıyordu, farkında değildi.

Arayıcının annesiydim, ve saray da yaşıyordum. Her şey benim ellimdeydi.

"Sayın kraliçem aileniz geldi."
Tek bir hareketimle reddettim.
"Lütfen bizi dinle" hayır bu sefer kimseyi dinlemiyecektim.
" Nerrisa!" Bayan aroraya,  namı değer öz annem.
Ayağa kalktım, kollarımı bağdaş kordum.

Her şey geçicek...
Bebeğim bana güç vermiyordu, aksine benim zayıf parçam oydu.
Bana acı veriyor ve ben bu acıyı seviyordum.
Bugün yine güneş yoktu daha önce de söylemiştim güneşin olmadığı birgün uğursuzluk getirirdi.

Kendime bir köle almıştım. Yezma, adında siyah tenli bir kadın. Gebelik konusunda yeterince bilgisi vardı.

"Sayın efendim, krista geldi."
Krista, şu sindoya'yı yöneten KADIN!
vampirlerin şehri...
"Gelsin" dedim

Kristayı ilk defa görüyordum.
Kızgın bir şekilde bana yaklaştı. Gözleri ateş saçıyordu.

"Ah çıldırıcam! Nasıl son koruyucuyu öldürmeye kalkışırsın." Krista'nın sözlerinden hiçbir şey anlamıyordum.

"Bir anne nasıl böyle yapabilir, bakın..." kristayı durdurdum.

"Ne dediğini anlayamıyorum, bebeğimi öldürdüğüm yok." Bana ciddi bir şekilde baktı. Sonra derin bir nefes aldı.

"Ama sayın kraliçem, babanız mahri o bebeği öldürmem için bizzat bana geldi." Kristanın sözleri hançer gibi göğsüme sıkıştı. O yabancı olan adam hangi sıfatla benim adıma karar alıyordu.

"Onun dedikleri önemli değil"
Bebeğimi doğuracaktım ve kimse buna karışmayacaktı. Karışan olursa cezası belliydi.

"Sizi sindoya'ya bekleriz"
"Bir ara uğrarım" dedim.

Vampirler, karnımdakini severdi ama öldürmekte isterlerdi. Mür çiçeği, sindoya'nın geçmişindeydi. O çiçeği almaya kalkışsaydım vampirlerin sonu yok olurdu. Korku bedenimi ele geçirmeden sakince düşündüm.

Mür çiçeğini, almaya çalışmadığım zaman bana saygıları sonsuzdu. Ama mür çiçeğini almaya kalkışsam bu karnımdakini öldürmek için her şeyi yaparlardı!

Düşündüm bebek mi? Ben mi? Tabikii bebeğimi seçiyordum.
Saraydaki kütüphaneye gittim, mür çiçeği için bir kitap buldum.

Mür çiçeği ilk defa ilk arayıcı olan hales tarafından keşfedilmiştir.

Hales, ok akmayı iyi biliyordu.

Hales, hakkında bana suliya bilgi verebilirdi.
"Yezma! Bana suliya'yı çağır"

Mür çiçeğini yemiyecektim.
Defa ağacı güzel parlıyordu. Yeni bir madde gelmişti.

Kırmızı ne mutluluk veriri ne de acı...

Defa ağacı bana ne demek istiyordu.
Kırmızı dediği şey vampirdi.

Arayıcı'nın kutsal kitabına baktım.
Hiçbir şey yoktu.

Suliya gelince ona sarıldım. Hayran bir şekilde karnıma bakıyordu.

"Yezma, bize çar getir" yezma gittikten sonra suliya'yla konuştum.

"Bugün defa ağacının kutsal kitabına baktım. Kırmızı ne mutluluk verir ne de acı... diyor sence bu ne demek"

Suliya biraz düşündü sonra heycenlı bir şekilde bana baktı.
" çocuğun senin yaşamanı istiyor, vampireler bu karnındaki bebek için mutlu değiler. Ama bebeğini öldürüp, acı da veremezler"

Yani buna cesaret edemezler.
bebeğime dokundum.

Annenin yanında olduğun için teşekkür ederim.

Bebeğim uyumuştu çünkü nefesini karnımda hissediyordum.
"Hales, hakkında bir bilgin var mı?"

Karnıma giren bir sancıyla suliya'nın ellini sıktım.
"İyi misin?"
" geçti" dedim. Bu acılara dayanmak zorundaydım.

"Hales, vampirlerin ilk atası olarak bilinir. Ormana ok atmaya giderken bir kız görmüş. Kızın çıplak bedeni halesi çok etkilemiş ve kızın peşine düşmüş. Ama kız bir uzayistmiş yani vampir değilmiş"

İlk arayıcı halesdi! Ve Vampirlerden bizim zamanımıza kadar nasıl arayıcılar, uzayistlere geldi anlamadım.

"Kızın elbisesi yokmuş ve hales de onu bedeniyle örtmüş. Böylece melez çocuklar dünyaya gelmiş ve karısı bir savaşta kayboldu."

Halesin karısı kayıptı! Peki onun karısı kimdi?

"Karısı hakkında herhangi bir bilgi yok mu?"

"Yok" mür çiçeği onların aşkıyla olmuştu. Suliya hep yanımdaydı.

"Ranina öldü ama sen ölme" dedi. Sesi hüzünlüydü.

"Mür çiçeğini istemiyorum..."dedim.
Suliya, kızgın bir şekilde bana baktı.

"Bu yükü tek başına kaldıramazsın. Ailen yanında olmak istiyor ama kabul etmiyorsun! Bazı şeyleri affetmelisin"

"Neden affediyorum!  Onların hatası hafif değil." Ben bağırınca sakinleşmem için kolumu tutu.

"Senin kalbin güzel ve affetme duygusunu hisset."deyip gitti.

Ben yalanlar içinde büyüyen biriydim ve affetmiyeceğimi biliyordum.

Yanımda olmalarını istemiyordum.
Karnıma giren sancıyla kölemi çağırdım.

"Yezma!" Hemen geldi.

"Aa efendim hiç iyi gözükmüyorsunuz. Uzanın..."

Yezma karnımı okşamaya başladı.
"Artık bakmalıyız"dedi

"Sonuç ne olursa olsun hiçbir şey değişmeyecek. Kötü biri olsa da doğacak! İyi biri olsa da doğacak."

Yezma şaşkın bir şekilde bana baktı.
"Efendim diyelim iyi olsun, kkötü olmasın"

Bu karnımdaki kötü olursa yaşama şansım sıfırdı.

Yezmayı, başımdan gönderdim.
Kendimi biraz iyi hissetikten sonra hales hakkında bir kitap Ellime aldım.

Halesin fotoğrafı vardı ve bu fotoğraftaki kişi kalbimi parçalara ayıran kişinin ta kendisiydi.  Ama halesin ona benzemesi ne demekti?

Bölümü nasıl buldun?
Daha çok şey olucak!

kayıp iz 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin