Kapınım önünde duran kişi o tanıdık buz mavisi gözleriyle doğruca gözlerime kenetlenmiş bana bakıyordu.
"Sen burada ne yapıyorsun?" dedim sakin bir şekilde ama Dylan tepki vermedi yavaşça içeri girip kapıyı kapattı. Yavaş adımlarla üzerime doğru geliyordu. Onun bana doğru attığı her bir adımda bende geriye doğru adım atıyordum. Sırtım duvara değene kadar üzerime geldi. Ben duvara yaslanmış zar zor nefes alarak ona bakarken o aramızdaki birkaç santimlik mesafeyide kapatıyordu. Şuan gerçek anlamda konuşamaz durumdaydım. İçimden çığlıklar atıp eğer Dylan'ı öpersem ondan uzak kalamayacağını tekrar edip duruyordum kendime. Alnı alnıma değinceye kadar bana yaklaştı. Herşey yine ben bayıldıktan sonra odamda geçirdiğimiz gün olanlar gibi oluyordu. Ama bu sefer Lexi'nin geleceğini hiç zannetmiyorum. Normal bir insanın vücut ısısının 37 ile 38 derece arasında olması gerekir tabi bu rakamlar en üst seviyeler ama şuan benim 40 dereceden fazla olduğumu anlamak için doktor olmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Ben bu haldeyken Dylan bir anda aramızda kalan milimleride kapatarak beni öptü. O ana kadar Ian'ı öpmek en iyi şeydi ama Dylan'dan sonra resmen farklı bir evrene geçmiş gibi oldum. Dudakları sıcak ve yumuşaktı. Elleri ise belimdeydi sanki herzamanki gibi kaçmamdan korkuyormuş gibi sıkıca sarılmıştı bana. Benim ellerim ise kusursuz sarı saçlarının arasında geziniyordu. Onu gördüğümden beri yapmak istediğim tek şey buydu sanırım. Sonra yavaş yavaş ellerim sırtına inmeye ve orada gezinmeye başladı. Daha sonra tişörtünün üstünden kaslı karnına elimi attığım anda bir an duraksadı. Geri çekilip bana baktı. Gülümsüyordu. Ama her zamanki gibi sıradan gülüşlerden değildi. Gülerken kusursuz yüz hatlarında gamzeleri belli oluyordu. Duvarla beni sıkıştırmayıp bir adım geri çekildi ve odamda üstünü değiştirirken yaptığı gibi tek hareketle tişötünü çıkardı ve odanın diğer tarafına fırlattı. Bu sefer tüm suratıyla gülümseyen bendim. Ve tekrar bana yaklaşıp beni öpmeye başladı bu sefer daha farklıydı. Sanki bana ihtiyacı varmış gibiydi. Havasız bir odadaki tek oksijenmiş gibi beni soluyordu. Bir anda beni kaldırarak kucakladı. Sonra geri geri sırtının üzerine yatağa düştü. Bende üzerimdeydim ve hala beni öpmeye devam ediyordu. Sonra dudaklarımdan yavaşça boynuma doğru inmeye başladı yavaş ve kibar bir şekilde boynumu öpüyor ve elini kalçamla belim arasında gezdiriyordu. Üzerinde doğruldum ve yavaşça tişörtümü çıkardım. Üzerimde sadece mavi bir sütyen kalmıştı. Hiçbir zaten atlet tarzı şeyler seven biri olmamıştım. Dylan bana bakarken suratı değişik bir hal almıştı. Ama durumdan gayet memnun gibiydi. Sonra tekrar üzerine eğilip onu öpmeye devam ettim. Onun dudakları çok güzel bir tatlı gibiydi. Bir kere bir kez tadına baktın mı bir daha durman çok zor oluyordu. Sonra birden bire dönerek beni altına aldı. Bir an şaşırsamda önemsemedim. Elleri sırtımda sütyeninim kopçasında geziniyorduki bir anda kapının çalınmasıyla durdu ve üzerimde hafifçe doğrulup kapıya nefret dolu bir bakış attı. Bileğimdeki lekenin kaşınmasından gelenin Alex olduğuna emindim. Bu yüzden Dylan'ı üzerimden itip hemen ayağa kalktım Dylan hala sinir ve şok dolu suratıyla bana bakıyordu. Yerden tişörtünü alıp ona geri fırlattım ve banyoya girmesini işaret ettim. O da oflayarak banyoya gitti.
"Selena orada olduğunu hissedebiliyorum. " diye bağırdı Alex kapının ardından. Sanki bunu bilmiyorum.
"Tamam açıyorum bi saniye! " diye seslendim bende ona. Alex ile her ne kadar aramızda bir bağda olsa onun karşısına mavi sütyenimle çıkmak istemiyordum bu yüzden hemen yatağın yanındaki tişörtümü alıp üzerime geçirdim. Ve kapıyı açtım.
"Merhaba" dedi Alex hafifçe gülümseyerek
"Sana da merhaba" dedim
"Girebilir miyim? " İçeriyi işaret ederek ne kadar istemesem de kapının önünden çekilerek ona yer açtım. İçeri girip yatağın karşısındaki ikili koltuğa oturdu bende karşısına yatağa oturup onun neden geldiğini anlatmasını beklemeye başladım.