Selam! Tekrardan bir aradayız.
Sizi bu kadar beklettiğim için üzgünüm.
Umarım beğenirsiniz.✨
Her zamanki gibi bölüm şarkımız yukarıda yer alıyor.
İyi okumalar😊
🌼🌼🌼
Bu gece, kara bir çarşaf gerildi semaya ve bu gece, tüm günahların üstü örtüldü birer birer. Tanrı, yine bu gece bütün günah keçilerinin darağacında son nefeslerini verdirdi. Karanlığın en sadık yoldaşı Ay bile çekildi gök yüzden. Dünya, en büyük günahlarla yıkandı bu gece.
Furkan, içini kaplayan anlamsız soğuktan tir tir titriyordu. Onu üşüten şeyin kesinlikle soğuk havayla bir alakası yoktu. Bu, bariz vicdanın eseriydi. Zihninde yankılanan düşünceleri pişmanlıkla da birleşince onu kendisiyle devasa bir savaşa soktu.
Çok tedirgindi ve ıslaktı. Alnındaki soğuk terler burnuna kadar yuvarlanıyor, burnunun tam ucundan atlayarak birer birer intihar ediyorlardı. Düşünceleri ise ard arda beliriyor onlara cevap ararken kendini kaybediyordu. Sonunda bu savaşta bitkin düştü Furkan. Kendi vicdanına yenildi.
Bu üşütme, normal bir üşütme değildi. Bu üşütme; inceden gözlerini dolduruyor, kalbini sızlatıyordu. Hatta ruhuna kadar ince bir yol çiziyor ve ruhunu resmen zemheri soğuklarına terk ediyordu.
Ne kadar doğru bir şey yaptığına inanmak istese de, evde o adamı bekleyen bir karısı ve daha kötüsü başını okşamasını bekleyen bir çocuğu olabilirdi. Kendisi de babasızlığından oldukça muzdarip olduğundan başka bir çocuğu babasız bırakma fikri onu kahrediyordu.
Elleriyle yüzünü kapatıp derin ve titrek bir nefes çekti. Sakince aynı titreklikle nefesini verdiğinde kendisini zorlukla süzen bir çift gözle karşılaştı.
Taksici, bu tuhaf görünen delikanlıya dikiz aynasından bakmaya çalışıyordu. Hava zifiri karanlıktı. Üstelik bugün arabanın iç lambasının da bozulacağı tutmuştu. Gözlüklerini henüz bulup da takamamıştı. Gözlerini iyice kıstı ve kafasını hafif öne çıkarttı. Çocuğun zangır zangır titrediğini fark etti. Allahtan gece olduğu için çok net göremiyordu. Yoksa olacaklar işten bile değildi.
''Üşüttüysen arkada benim battaniyem var. Hiç çekinmeden alabilirsin oğlum.'' dedi sesinden bile belli olan sıcak bir gülümsemeyle fakat bu gülümseme Furkan'ın içini ısıtmaya yeterli değildi.
Sıkmaktan ağrıyan çenesini aralayıp dudaklarını yaladı. ''Sağ ol abi.'' dedi. Morarmış ellerini arkaya uzattı ve battaniyeyi kucağına çekti.
Yavaşça cenin pozisyonunda koltuğa kıvrıldı. Uyumaya ihtiyacı vardı fakat gözlerini yumduğu an zihnine düşen ve sürekli başa saran o korkunç görüntülerin etkisinden asla çıkamıyordu. Çıkamayacaktı da.
Furkan yumruk yaptığı elini ısırdı, sinirden zangır zangır titriyordu. İçi gidiyordu kız bağırdıkça. Deli bir cesaretle, kalın bir odun aldı eline. Yavaş yavaş yaklaştı, var gücüyle adamın kafasına vurdu. Adam neye uğradığını şaşırdı. Arkasını döndü Furkan'a baktı ve yere düştü. Furkan o an korkunun, gördüklerinin, Onur'un, Efsun'un... Kısacası hayatındaki her şeyin acısını çıkartmak için yerdeki çakıyı aldı. Gözü dönmüştü ne yaptığını bilmiyordu. Adamı on iki kere bıçakladı.
Sanki adamın ruhu Furkan'ın boğazına yapışmıştı. Soluğunu kesiyor, gözlerini dolduruyordu. Güçlükle aldığı hava bile intikam istercesine burnunu sızlatıyordu. Boğuluyordu fakat ölemiyordu Furkan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yap-Boz
Teen FictionSadece tuhaf bir genç gruptuk aslında. ...Gökkuşağı'nın yedi rengi bizdik mesela. Müzik notalarının yedisini de biz oluşturuyorduk. Hatta Dünya'nın yedi kıtası da bizdik. Önce rengimizi soldurdular sonra sesimizi kıstılar daha sonra da bizi ayırma...