Venera & Alison

75 4 0
                                    

18 Haziran 1935

"Durmstrang, sağ platforma sıraya; 'Ogwarts, sol..."

Güneş, Beauxbatons'un görkemli kulelerinin ardında batmak üzereydi. Tüm avluya hâkim olan o tatlı acı heyecan, öğrencilerin mavili siyahlı cüppelerini dalgalandıran sakin yaz rüzgârı ve etraftaki öğrencilerin farklı lisanlarda geçen konuşmaları Venera'da daha önce hissetmediği, heyecanlı bir his oluşturuyordu.

Gerçekten de güzel bir gün geçirmişti. Üç Büyücü Turnuvası'nın son gününde hoşça ağırlandıkları Beauxbatons'dan ayrılma vakti yaklaştıkça, burayı, arkadaşlarını ve anılarını nasıl terk edeceğini düşünemiyordu. Sabah kahvaltısında Hogwarts öğrencileri Norman ve Valeria, ona bitkiler ile ilgili oldukça nadir bulunan bir kitap hediye etmişlerdi.

"Klaus, hayatım..." Alison ve Klaus'un vedalaşmasını, onların kendisini göremeyeceği bir uzaklıktan izlerken tüyleri diken diken oldu.

"Bana yazacaksın."

"Sana yazacağım."

"Her ay."

"Her hafta."

"Her gün." Alison, Klaus'un dudaklarına kelebek öpücükleri kondurmaya devam ediyordu. "Du bist mein einzige."

"Tu es mon seul." Klaus, Alison'un ince belinden tutarak onu kendine çekti.

Venera, içinde derin bir suçluluk duygusuyla kafasını çevirdiğinde Alison'un küçük kardeşi Dorian, Alison'un arkadaşı Constance ve onun sevgilisi Jules Leblanc ile karşılaştı. Üçünün de yüzlerinde şüpheci vardı.

"Gitmiyor musun?" diye sordu Constance. "Jules haber verdi. Vladimir hayli bir sıkıntılıydı daha demin, gidip baksana ona?"

"Ağabeyimle konuşmuyorum, Constance." Venera, birinci sınıf olan Dorian'a döndü. "Ablan arkada, eğer ona baktıysan," dedi gözlerini kaçırarak.

Constance, Jules ile Dorian'ın yanından ayrıldı ve geniş, öğrencilerden geçilmeyen avluda dolaşarak tanıdık bir yüz aramaya başladı. Alison'u bulabilir miydi? Onunla konuşabilecek miydi? Onu dinler miydi ki? Tören'e yetişebilir miydi?

Büyük ağabeyi Igor'un kaba simasını gördüğünde hiç düşünmeden hızlı adımlarla geri bastı, ama dikkatsizce hareket ettiği için ayağı cüppesine dolandı ve yeri boyladı. Neyse ki düştüğünde Alison'la göz göze geldi.

"Hey, tören alanına varmamış mıydın daha?" Alison, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle elini tuttu ve Venera'yı düştüğü yerden kaldırdı. Venera kızardığını hissetti. "Vlad'i gördüm."

"Ah, evet. Sevgili Tasha'sı ile sürtüşüyordu." Venera saçlarını arkaya attı ve cüppesine bulaşmış olan tozu silkeledi. "Constance da söyledi, ama Vlad'le Noel Balosundan beri konuşmuyoruz."

"Ah, çok üzüldüm, anlatsana tatlım ne oldu?" Alison grimsi bir mavi olan gözlerini kocaman açarak Venera'yı kuytu köşede bir banka doğru sürükledi.

Venera etrafına bakındı ve kimsenin gelmediğinden iyice emin oldu.

"Kadeh'te senin adın çıktıktan sonra, Igor bile hile yaptığını düşündü," dedi fısıldayarak. "Hani bilirsin, Beauxbatons'dan pek kişi başvurmamıştı, ama başvuranlar da epey bir güçlüydü. Neyse, Vlad ve tayfası da ona arka çıktı. Oldukça büyüktü, sana söylemediler herhalde." Derin bir nefes aldı. "Söyleyerek seni üzmek istemedim, ama geçen ay son oyunlarla seni diskalifiye etmek için bayağı bir uğraşmışlardı."

"Saçmalık," diye haykırdı Alison yüksek sesle.

"Hayır, biliyorum, ben..." Venera Alison'u sakinleştirmeye çalışarak ses tonunu alçalttı. "Klaus nasıl?"

Küçük Harry Potter HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin