3.S:B1|Üniversite

215 17 132
                                    

-Günaydıııın!

Sınıfta hiç kimse olmadığını sesim yankı yapınca farketmiştim. Bugün erken geldim galiba.

Ne kadar alışmaya çalışsam da üniversiteye her gelişimde çok heyecanlanıyorum. Yıllarca hayalini kurduğum yerdeyim sonuçta.

İstediğim yeri kazanmış olmanın verdiği mutluluk ise paha biçilemez.

Sırama geçip, gazetecilikle ilgili gelecek hayalleri kurarken tanıdık bir sesin bana seslenmesi ile hayata geri döndüm.

Alican: Günaydın, ASOSYALLL!

-Ah shit, here we go again.

Evet doğru okudunuz. Alican geri dönmekle kalmamış, üstüne bir de benimle aynı bölümü kazanmıştı. Bu çocuğun gazetecilik gibi bir hayali de yoktu yani.

Her ne kadar bu bölümü istediğine beni ikna etmeye çalışsa da inanmamakta ısrar ediyordum.

Alican: Nabersin?

-İyiyim, çakma gazeteci. Sen?

Alican: Öyle deme ama! Alınıyorum.

-Haksız mıyım? Sen bu bölümü sevmiyorsun bile.

Alican: Öyleyse neden tercihimi bundan yana kullandım?

-Evet, ben de bunu sorguluyorum zaten. Niye istemediğin halde gazetecilik okuyorsun?

Sınıfa diğer öğrencilerin gelmesi ile konuşmamızı yarım kestik.

Ada: Günaydın.

-Günaydın.

Sınıf arkadaşlarımı daha yeni yeni tanıdığım için gereksiz samimiyet kurmak istemiyordum. Bazen de samimiyetsizliğin dozunu biraz fazla kaçırıyordum.

Ada: Nasılsın?

-İyi, sen?

Ada: Ben de iyiyim. Teşekkür ederim.

-İyi.

Ada: İyi.

İlk ders ingilizce olduğu için şimdiden karalar bağlamıştım. İngilizcem iyi olduğu halde hoca bana ilk dersten takmış durumdaydı. Yüzünü bile görmek istemesem de iyi davranmak zorundaydım.

Hoca: Good morning!!

-Good morning, teacher!

Hoca: Cenk, did you bring your notebooks?
(Cenk, defterlerini getirdin mi?)

Yüzündeki itici sırıtmadan sonra yerine geçti.

Bu soruyu sormasının sebebi ilk ders çok hazırlıksız gelmemdi. Hayır yani ilk ders hep hoca ve öğrenciler birbirini tanımaya çalışır. Defter ve kaleme de gerek olmaz. Bu kadın ilk dersten direkt konuya girmişti. Ben nereden bileyim bu kadar ders bağımlısı olduğunu?

Yerini geçse de beni bi salmak istemiyordu.

Hoca: Cenk, are you ready for the lesson?
(Derse hazır mısın?)

-Yes, i'm ready.
(Evet, hazırım)

Eve eşşek kadar ödev verse de hepsini halletmiştim. Sunumumu da güzel yapınca beni şaşırarak izliyordu. Ne oldu yapraaaam? Beni başarısız mı sanmıştın?

Hoca: Okay, Cenk. I think we heard enough. Now tell me truth. Did you prepare this yourself?
(Tamam, yeterince dinledik. Şimdi bana doğruyu söyle. Bunu kendin mi hazırladın?)

Amk malının verdiği soru ile sinirlerim bozulmuştu. Ağzımı açıp kötü konuşmak istemesem de zorunda bırakıyordu.

Ben konuşmaya başlamadan şükürler olsun ki Alican beni savundu.

Hayatımın Aşkı (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin