7 ::Eros'un ölümü?

81 13 38
                                    

"A-ares...Hayır, hayır yapma. Bu doğru değil biliyorsun..."

"Bırak Apollon. Çık burdan."

"A-ama-"

"Çık. Dedim."

Ares, Dionysus'a sarıldığından beri Apollon onu uyarmaya çalışıyordu. Az sonra neler olacağını kimse bilmiyordu, bunu zaman gösterecekti.

Apollon ise çaresiz bir şekilde şarap odasından çıkmış ve ikisini baş başa bırakmıştı. Ares, uzun bir süre ağlayan Dionysus'a sarıldıktan sonra geri çekilmiş ve onun yüzünü avuçları arasına almıştı. İkiside ağlıyordu, sanki herşey bir son bulacakmışçasına. Dionysus hala kafasını önüne eğmiş öylece duruyordu. Ares, yanaklarından akan gözyaşlarını baş parmakları ile siliyor ve sadece ona bakıyordu.

"Y-yani, sevdiğin çocuk...O ben miydim? Başından beri...Bana mı..."

Boğuk ve zorla konuşmuştu. Dionysus ise masum ve titrek bir şekilde başını olumlu anlamda sallamıştı.

"Seni pislik, neden kendine bu denli acıyı çektirdin!? Bunu konuşabilirdi-"

"Hayır! Hayır konuşamazdık! Sen benden uzaklaşırdın! Doğduğumdan beri Jungkook, kendimi bildim bileli! Seni sevdiğimi asla söyleyemedim, tam bir ezik gibi ağladım ve içtim. Elime ne geçti, hiçbir bok!? Ve oğlun, ve eşin. Size mutluluklar dilerim. Yapın kutlamanızı! Bu ikimiz için bir veda kutlaması olsun hm? Böylesi daha iyi-"

"Kapa çeneni!?"

Dionysus sonunda açılmıştı. Ona, orda, o saatte. Gitse bile bunu sorun etmeyecekti, alışmıştı bir nevi. Evet bu kara bir geçmiş olarak gömülecekti anılarının arasında. Fakat bunca yıl sevdiği adamı bırakmak kolay olmayacaktı, hemde asla.

Ares'in kafası karışıktı. O bilmiyordu bir erkeğe nasıl sevgi verebileceğini. O Dionysus'a kıyamıyordu. Korkuyordu onu tekrar incitmekten. Tek yapabildiği sadece ona sarılmak ve dokunmaktı.

"Taehyung, üzgünüm...Sana nasıl davranırım bilmiyorum. Seni asla ağlatmak ve kendimden uzaklaştırmak da istemiyorum. Ama...Ama bu yaşamın kanunu, hm? Birer arkadaş olarak kalmalı ve nesillerimizi devam ettirmeliyiz. Seninle hala şarap içeceğim. Hala sarılacağım. Ama bir çift gibi olamayız. Elini tutup Olympus'da gezemem. Seni öpemem bile. Zeus, biliyorsun onu..."

Bir kez daha kalbinin sızladığını hissetmişti Dionysus. O, acıyordu.

"Beni anlıyor musun? Hala devam edecek misin kendine eziyet çektirmeye..."

"Evet. Evet edeceğim. Gitmene izin veremem Jungkook. Senden asla vazgeçemem."

Yere bakan gözlerini Ares'in ay ışığında parlayan kırmızılaşan gözleri ile buluşturmuştu. Ve bir kez daha acımıştı. Onu gördükçe acısı artacak ve sonunda da, belkide sonsuz ölüme geçecekti.

"Bana biraz zaman ver. Sadece doğru düşünemiyorum. Bak, Eros...Eros'un doğduğu bir dönemde seninle olamam. Afrodit ve Eros'a bakmam lazım. Sadece onların ilgiye ihtiyacı var...Üzgünüm, elveda Taehyung..."

Ares ayaklanmış, kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Dionysus ise asla yapmayacağı birşeyi yapmaya kalkışmıştı.

"Bilinç altında beni sevdiğini biliyorum, Jungkook. Son Parti'mden önce içtiğimiz zamanı hatırlıyor musun? O zaman, kapıya Hades gelmeseydi eğer bir ilişki içine girmek üzereydik. Boynunda ki izler, bana ait. Sen sarhoş bir haldeydin ve seni becermem için bana yalvarıyordun. Hatırlamıyorsun, çünkü benim bile içmeye cesaret edemediğim şarabı içmiştin."

Duraksamıştı Ares. Tutulmuştu.

"N-ne dedin? Bilinç altı mı? Taehyung, benimle oyun oynama. Bu doğru mu?"

"Gerçekler acıtıyor mu? Üzgünüm."

Ares arkasını dönmüş ve Dionysus'a sert bir yumruk atmıştı. Dudağı kanıyordu. Dionysus ise buna izin veriyordu, hoşuna gidiyor gibiydi. Ares, Dionysus'u yere serdikten sonra hızlı adımlarla çıkmıştı şarap odasından.

* * *

"Cidden nerelerdeydin sen Ares? Kutlama bitti?"

"Hiç. Öylesine."

Sinirli ve gergindi. Afrodit'e iyi olamayacak kadar üzgündü o.

"Onu boşver de, Eros bu hafta içerisinde Tanrı soyunu tekrardan başlatacak! Bu harika öyle değil mi!"

"Evet. Öyle."

"Sanırım birileri kızgın? Neden Ares, söyle bana."

Ares, eline aldığı şarap ile Afrodit'e dönmüştü.

"Bu şarabı görüyor musun? Kalbimi kırdı Afrodit. Bu şarap kalbimi kırdı."

"Sarhoş mu oldun sen? Ahh hadi yatağa."

Afrodit'in tuttuğu kolunu sertçe geri çekmiş ve elindeki bardağı tekrardan kafasına dikmişti.

"Git başımdan."

* * *

"Denizden çıkıyor! İşte, işte asırlardır görülmeyen Eros Tanrı burda!"

Tüm ölümlü ve ölümsüzler bir kıyıda toplanmışlardı. Günler sonra 12 Tanrı kuralıyla Olympus'u tamamlayan yerine geçiyordu sonunda. O Afrodit gibi güzel, Ares gibi asildi. Kesinlikle Aşk Tanrısı Eros'un siması vardı onda.

"Hey, hey herkes dursun. Oklarım? Oklarım nerde böyle!? Yüce kalpler aşkına, benim oklarım olmadan ne yaparım ben..."

Sesi derin ve garip bir şekilde bağımlı ediciydi. Denizden karaya adımını atmış, olduğu yerde yakınmaya başlamıştı.

"Al sana ok. Hemde en zehirli, en derin, en kara aşk büyülüsünden."

Hephaistos mu? O Aşk Tanrısı Eros'a bir ok mu saplamıştı? Herşeyin bittiği an, o andı. İşte başlamalıydı Ares ve Dionysus'un aşkı. Belkide, ölümleri.

-Bölüm Sonu-

wine and war ᎒ TaeK∞kHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin