golden vol.3

545 71 34
                                    

Harry bir anda başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissetti. Ağzını açtı, sonra aklına diyebileceği hiçbir şey gelmedi ve ağzını gerisin geri kapattı.

Yapabileceği tek iyi şeyin gülümsemek olduğunu düşündü ve iki adama parlak dişlerini göstererek gülümsedi.

Adamlardan bir tanesi daha geride duruyordu, rahat bir şeyler giyinmişti. Harry bu Louis'nin menajeri olmalı diye düşündü.

Diğeri de Louis olmalı diye içinden geçirdi. Yakışıklıydı, Harry'i etkileyecek kadar hem de. Kahverengi, mükemmel görünen saçları vardı. Saçlarının ne kadar yumuşak durduğunu düşündü Harry, dokunmak istiyordu.

Harry adamı, Louis'yi, incelemeye devam ederken gözleri gözleriyle buluştu bu sefer. Okyanus kadar, hayır hayır, gökyüzü kadar maviydi gözleri. Harry bu gözlerde kaybolduğunu düşündü bir an, bu rengin dünyada bir karşılığı olmalıydı, etrafındaki her şey bu renkten oluşsun istedi. Kirpikleri uzundu ve mükemmel gözlerini daha da güzelleştirmeyi başarıyordu.

Düzgün bir burnu ve ince ama şekilli dudakları vardı. Belirgin elmacık kemikleri ve belli belirsiz bir sakalı vardı. Harry ile kıyaslayınca kısaydı ama vücudu bir modelin fiziğini aratmıyordu. Zayıftı ve kendine biraz bol olan kıyafetleri içinde de oldukça küçük görünüyordu.

Kollarında tek tük dövmeler vardı. Spor altın rengi detayları olan bir ceket ve içine de beyaz bir gömlek giymişti. Altında siyah bir pantolon vardı. Ayakkabılarının altında küçük bir platform vardı, spor tarzda bir ayakkabıydı ve ayakkabının her tarafında altın rengi detaylar vardı. Harry Louis'yi incelerken o da Harry'e bakıyordu. Harry düşüncelerinden sıyrılmak için kafasını salladı.

Ne diyebilirdi ki, ona laf ederken bir anda gelmeye karar vermesi onun suçu değildi. Hem bu zamana kadar neredeydi, Harry saatlerdir beklediğine yemin edebilirdi. Louis'nin ona bir şeyler söylemesini bekler şekilde baktığını hissetti, bir şeyler demesi gerekiyordu elbette. Bütün beynini kullanmaya çalıştı doğru kelimeleri bulmak için.

Sonunda bir şeyler demek için ağzını açtı.

"Oops!" dedi.

Gerçekten aklına gelen bu mu olmuştu, Harry kendi kendine lanet okudu. Jen söyleyebileceğin tek şey bu muydu der gibi inanamaz gözlerle ona bakıyordu. Normalde kelimelerle arası herkesten iyi olan Harry'nin böyle önemli bir anda sadece "oops" diyebilmesine inanamıyordu gerçekten.

Louis gülümsemeye başladı. O da bunu beklediğini söyleyemezdi ama ne beklediğini de bilmiyordu. Güzel bir başlangıç yaptıklarını söyleyemezdi, sonuçta tekniken ona baya bir laf etmişti. Ama Harry'i ve şöhretini çok iyi biliyordu, her zaman istediğini yapan ve istediğini alan birisiydi. Louis kendini ne kadar yakışıklı diye düşünmekten alıkoyamadı. Öyle göründüğü sürece bana istediği kadar hakaret edebilir aslında diye düşününce kendine kızdı. 

Kıvırcık omzuna kadar gelen kahverengi saçları vardı ve kafasının üzerinde mükemmel şekilde duruyordu. Bukleleri bizzat Tanrı'nın kendisi tarafından şekillendirilmiş gibi duruyordu. Gözlerine konsepte uygun bir şekilde altın rengi far sürülmüştü. Gözleri yeşildi, insanın sanki ruhuna bakan delici yeşil gözleri vardı, Louis arada parıldadıklarına yemin edebilirdi. Dudaklarının, burnunun, çenesinin ve elmacık kemiklerinin de gözlerinden aşağı kalır yanı yoktu. Sanki hepsi yüzünün en güzel detayı ben olmalıyım diye bir yarışa girmişlerdi ve nasıl olduysa bu yarış berabere bitmişti ve sonunda hepsi kazanmıştı.

Üstünde altın rengi bir takım elbise vardı, takım elbisenin detaylarında pembe çiçekler ve yeşil dalları vardı. Altın temasının sınırlarını zorluyordu, Louis biraz daha bakarsa her yeri altın olarak göreceğini düşünüp gözlerini kırpıştırdı. Takım elbisesinin altına dikkatleri temadan uzağa çekmemek için siyah düz bir satin gömlek giymişti. Yine takım elbisesinin altında hafif topuklu siyah deri bir bot giymişti. Zaten uzun bir vücudu vardı ve topukluyla çok daha uzun görünüyordu, Louis yanında kendini küçük hissetti. Böyle bir fizikle şarkıcı yerine model olabilirdi diye düşündü. Harry galiba bir Tanrıydı ve Louis de sadece basit bir ölümlü olarak gözlerinin kamaşmamasına uğraşıyordu.

Louis, düşüncelerinden sıyrılıp Harry ile partner olduğunu ve bütün geceyi beraber geçireceklerini düşündüğünde kendine geldi. Bu konuda ne düşüneceğine karar veremiyordu. Ünlü, skandallı ve gizemli Harry Styles'la bütün geceyi geçirmek ilginç olacaktı ama aynı zamanda bu durum Louis'yi fazlasıyla korkutuyordu.

Ya ona asılırsa Louis ne yapacaktı, karşı koyabileceğini düşünmüyordu ama Harry'nin yeni oyuncağı olarak magazinlerde anılmaktansa ölmeyi tercih ederdi. Zaten Harry'nin de uzun ve istikrarlı bir ilişki istemediği aşikardı, Louis böyle kısa şeylerin değil uzun ilişkilerin adamıydı. 

Harry'nin talihsiz Oops'undan sonra herkesin garip bir şekilde birbirine ve etrafa baktığını, aynı zamanda birinin sessizliği bozmasını beklediğini anladı. Bu sessizliği bozanın kendisi olması gerektiğine karar kıldı. Harry'e gülümsedi.

"Selam"

fine line || l.s.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin