Laz Kızı : Korkak Doktor |12•

317 37 23
                                    

Kınanın başladığından beri oturamadığım sandalyeme doğru pisttekilerin arasından sıyrılarak ilerledim. Sabahtan biriktirdiğim, harcamadığım enerjimi bir güzel oyun havaları oynayarak atmıştım. Şimdi geri kalanınıda birazdan başlayacak horona saklayacaktım.

Salonda oturan yok denecek kadar azdı. Babaannem bile yıllardır içinde tuttuğu kurtlarını döküyordu sanki.

Bakışlarımı pistten çekerek bildirim ışığı yanıp sönen telefonuma çevirdim. Ekranı açtığım anda cevapsız aramalar, abimden gelen bir sürü mesaj görmüştüm. Kaşlarım çatık bir şekilde mesajları okumaya başlamıştım.

Abim attığı mesajlarda ; ne yaptığımızı, bir sorun olup olmadığını soruyordu.

Kızı kına gecesinde bile rahat bırakmıyordu. Evlenince cebinde falan saklardı artık. Aynı bu düşündüklerimi ona kısa bir mesaj atarak cevap verdim. Kızı azıcık rahat bıraksındı, canım.

Horon müziğinin başlaması ile bilmeyenler yerlerine geçerken bilenler ve oynamak isteyenlerde piste geçmişti. -ki, piste geçenler çok fazlaydı. Ee sonuçta Karadeniz'liydik. Telefonumu aceleyle çantama geri sokarak piste doğru aceleyle koşturdum.

Nefes'in hemen yanına geçtim ve elini tuttum. Müziğin başlaması ile babaannemin adımlarına uyarak oyuna başladık.

Oyunumuzu güzel bir şekilde oynarken, tek derdimiz benim ve Nefes'in ayaklarına dolanan bindallının etekleriydi. Ne kadar elimizde tutmaya çalışsakta pek başarılı olamıyorduk.

Müziğin ve oyunun bitmesine çok az kala patır kütür sesler gelmesi ile herkes bir anda yerinde durdu. Sesin nereden geldiğini anlayamadığımız için etrafa pür dikkat bakıyorduk.

Nefes ile birbirine kenetlediğimiz ellerimizi bırakmadan kuzenlerimizin yanına doğru ilerledik. Biz masaya varır varmazda salonun kapanan ışıkları ile Nefes'ten, 'ayh' diye bir ses çıktı. İlkokul birinci sınıf narin kız itemi.

Davul ve zurna çalgı aletleri eşliğinde birde şıngır şıngır zil seslerini duymamızla bütün bakışlar kapıya çevrildi. Önden çalgıcılar salona girerken arkasından oyun oynayan kadı- pardon düzeltiyorum, Kadın kılığına girmiş Alkan, Kağan ve Evren geliyordu.

Basma etekleri, oynamaktan kol altları su gibi olmuş tişörtleri, başlarına bağladıkları yazmaları ve göğüslerine koydukları  - çorap olduğunu tahmin ediyorum- toplarla birlikte arkadan üzerlerine sahte dolar atan Buğra abimin önünde oynayarak geliyorlardı.

Evren ile göz göze geldiğimizde bana göz kırptı. Onun bu haline kahkahalarla gülüyordum. Nefes ise kınasının sahte kadınlar tarafından basılmasını şaşkın bakışlarla izliyordu.

Ortamı müzisyenin gülerek konuşması doldurdu. "Evet, beklenmedik bir olay yaşıyoruz. Gelin hanımında haberi yokmuş sanırsam, çünkü damat beyin o halde olduğuna inanamıyor."

Nefes şaşkınlıkla başını aşağı yukarı olumlu anlamda salladı. "Ben acele ettim galiba," derken bindallısının eteklerini toplamış Buğra abime doğru ilerledi. Eli belindeydi. Serbest bıraksak Buğra Aras'ı parçalar gibiydi.

Ona uyarak Evren'in yanına gittim bende. Göğsüne koyduğu çoraplar aşağıya kaydıkça, anlamsız bakışlar atarak yukarı İttiriyordu. Sinirle kolundan tutarak kendime çevirdim. "Ne yapıyorsun sen?"

Yüzünde şapşal bir ifade ile gülerek bana baktı. "Aa, aşkım! Evrim ya bir şey soracağım sana, sorayım mı?"

Sor manasında başımı aşağı yukarı salladım. "Bunlar yerinde durmuyor, sizde nasıl duruyor?"

Bahsettiği şeyle birlikte gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Kızaran ve alev alev yanan yüzümle birlikte mırıldandım. "Yapışık çünkü bizimki,"

"Allah Allah, bakayım mı?" kocaman açtığım gözlerimi, gözlerine diktiğimde masum masum bana bakıyordu. E ama masum masum bakıyor diye de affecek değilim.

Topuklu ayakkabımın topuğunu, ayağına bastırdığımda yüzü acıyla birlikte kıvrandı.

İki saniye sonra kıkır kıkır gülerek yanağımdan öptü. Nefesi yüzüme doğru geldiğinde bu sapık tavırlarının nedeni ortaya çıkmıştı. İçmişti!

"Evren, sana inanamıyorum." dedim şaşkınlık içinde. Yüzünü, yüzüme doğru yaklaştırdı. Ciddi bir şekilde yüzüme bakarken konuştu. "Öpeyim mi bir tane?" kasap et derdinde, koyun can...

"Evren!" kızgın sesime aldırmadan tekrar konuştu. "Bir tane ama, nol..." o daha cümlesini bitiremeden dansözlere taş çıkartacak şekilde kıvırarak gelen Kağan, Evren'i kolundan tuttuğu gibi piste çekiştirdi.

Evren bana üzgün bakışlar atarak piste giderken bir yandan da öpücük atıyordu.

"Ya oğlum bırak, yengenle işimiz var." desede ortamda yüksek seste çalan oyun havasına herkesten iyi ayak uydurmuştu.

Bende ortada kalmamak için,çerez yiyerek oyun oynayanları izleyen Nefes'in yanına gittim. Çantamı bulduğum gibi telefonumu çıkararak onları videoya çekmeye başladım.

Yerlere çökerek, Burak abimin önüne eğilen Alkan alnına yapıştırılan 100 lirayı sakalına sürdü ardından göğsüne sıkıştırdı. Sonra gözleri ile beni süzüp bitirdi.  Ardından oyun oynayarak ve etrafa Bayhan misali bakışlar atarak bana doğru geldi. Adeta havada kuğu misali süzülüyordu(!)

Para dilenmeye geleceğini anlayınca cüzdanıma yöneldim. 10 lira yeterdi, uzaktan görenler bu ışıkta 200 lira anlardı hem.

Usta köçeklere taş çıkartarak önümde eğildiğinde parayı bir hırsla alnının ortasına yapıştırdım. Parayı alnından alıp sayısına baktı. "Allah'sız, soyisminden utan!" derken ayağa kalkmıştı.

Yüzüme tükürür gibi yaptı. Ardından onu da göğsüne sıkıştırarak yanımdan ayrılıp başka avlara çıktı.

Bakışlarımı Evren'e çevirdiğimde bana hala öpücük attığını gördüm. Kamerada öyle Evren'in öpücük atan hallerini çekiyordu. İleride minik bebeklerimize gösterir, babanız annenize işte böyle aşıktı derdik.

E siz böyle yeni bölüm isteyince attım gitti. Çok teşekkür ederim, sözünü tutuyor onlara çok iyi bakıyorsunuz.

Laz kızı : korkak doktor! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin