Laz kızı : korkak doktor |8•

673 53 6
                                    

Medya: Evrim

Bir haftadır tek rutinim işe gidip gelmekti. Ayrıca işte yaşadığım komik olayları, ki bu her zaman olmuyor, aileme ve arkadaşlarıma anlatarak uzun sohbetlere konu buluyordum.

Bu bir haftalık süreçte eskisinden farklı olan tek bir şey vardı o da iki gün önce aldığım arabamdı. Erkeklerin neden arabalarına bebekleri gibi baktığını anlamaya başlamıştım.

Araba almak gibi bir fikrim yoktu. En azından şu sıralarda yoktu ama Altan Bey, arabasını artık benimle paylaşmak istemediğini defalarca yüzüme vurmuştu. Ben hiç alınmayınca da işe, egomu konuşturmakla başlamıştı.

Evrim Aras'ın arabası yokmuymuş, demezler mi? Bu cümle beni iyice düşündürdü arkadaşlar. Ben de, babamdan ufak (!) bir hediye istedim. O da sağolsun kabul etmişti. O sevinçle arabanın arka camına 'babam sağolsun' bile yazdırabilirdim. Ama yapmadım. Çünkü niye yapıyım?

Elbisemin eteklerini düzeltmeyi aklımın bir köşesine kazıyarak kliniğin kapısından girdim. Asya Hanım'a baş selamı vererek bekleme salonunda sohbet eden Sinan ve Alçin'in yanına geldim. "Merhaba." diye mırıldanarak Alçin'in yanına oturduğumda onlarda 'merhaba.' diye cevap vermişlerdi.

Bu kısacık sürede onlarla da sohbetim ilerlemişti.Hatta onlar dışında pek kimse ile konuşmuyordum, öğlen yemeklerine beraber gidiyorduk. Yalan olmasın Asya Hanım'lada konuşuyorduk ama onunla kafalarımız pek uyuşmuyordu. O birazcık daha ağırbaşlıydı.

Alçin ve Sinan'ın konuşmaları pek beni açmadığı için ayağa kalktım. Ayağa kalkarken de elbisemin eteklerini düzeltmeyi ihmal etmedim. "Gidiyor musun?" Sinan'ın sorusuyla birlikte gülümseyerek ona cevap verdim.

"Yok, birazda ayakta dinlemek istedim sohbetinizi." Sinan dediklerim karşısında abartılı bir şekilde göz devirdi. Bende ona bakıp küçük bir kahkaha attım. "Gidiyorum."

"Görebiliyorum!" Sert sesi ile kızdığını anlamıştım.

"Ne diye soruyorsun o zaman?"

"Off Evrim! Git hadi." onun taklidini yapacağım sıra tam yüzümü çeken güvenlik kameraları gözüme takıldı. Taklit etmeyi es geçip Sinan'a cevap vermeden, Alçin ile de vedalaşmadan bekleme salonunu terk ettim.

Sinan ise arkamdan seslenmişti. "Öğlen burada buluşuyoruz. Yemeği birlikte yiyeceğiz." onu duymazdan gelmeye devam ederek odama doğru ilerlemeyi sürdürdüm.

Odama geldiğim gibi çantamı masamın üzerine koydum. Sonrasında ise ilk 'hastaya' kadar telefonumdan Trabzon-İstanbul arası uçak bileti almaya çalışmıştım. Başarılı da olmuştum.

Sonrasında köpeğine aşı yaptırmaya gelen bir kaç kişiyi Sinan'a yönlendirmiştim. Ne yani, köpeklerin 'ben açım, seni yiyebilir miyim?' bakışlarını bile bile onlara yaklaşacak mıyım?

Tamam belki ben abartıyorum. Ama korkuyorum yani!

Köpekleri ona yönlendirmemden sıkılan Sinan ise akşam, tatilimizde benden barınaklara gitmemiz için bir söz istemişti. Aldık başımıza belayı havasına bürünmüştüm hemen. Yok, olmaz, istemiyorum, vıdı vıdı...

İkna etti tabii beni, Sinan Bey. Kahrolası vicdanım ve merhametim. Bunlar ne alaka bilmiyorum ama suçu bu duygularıma atmaktan asla ve asla vazgeçmeyeceğim.

Şuan ise Trabzon'un köylerinden birine inek doğurtmak için gidiyordum. Veterinerlerinde kadın doğumu bu kadar oluyordu işte. Navigasyona baksam da köye nasıl gideceğimi hala kestirebilmiş değildim. "Konuşsana be kadın! Tam adamla kavga ederken vır vır bağırıyordun sağa gidin, sağa gidin diye! Şimdi ne diye konuşmuyorsun, nalet!"

Laz kızı : korkak doktor! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin