Hızlı Gitme Baba

100 7 9
                                    

İçindeki ormandan geriye kalan küller, biraz daha yanıyordu...
Uzun ders aramızı o bankta oturarak geçirmiştik.

Ben en ince ayrıntısına kadar her şeyi anlatmıştım.

Burçak:"Bence çok az bir tepki vermişsin ona. Yani hangi yüzle karşında dikilebiliyor? Utanmadan kahve içelim mi demesi peki? Kusura bakma ama yaşanan onca şeyden sonra resmen yüzsüzlük."

Elçin ona ters ters baktı. Belki de Burçak haklıydı ama Elçin elbette ona katılmıyordu:

" Ya Burçak, sonuçta yaşanan her şey geride kalmış. Çocuk karşısına geçmiş. O muhteşem aşkı sürdürmek için... "

Burçak'la ikimiz aynı anda:" Oha!" dedik.

Gerçekten Elçin kafasında kurduğuna inanıyordu.

"Elçin iyice saçmaladın."

Burçak:"Elçin sen gerçekten şaka gibisin? Çocuk karşısına çıktı diye iki dakikada aşık ilan ettin. Hem geride kaldı diyorsun hem devam ettirmek için diyorsun. Bir karar ver."

Elçin iç çekip başını iki yana salladı:

"Ayaklı mantık, sus biraz ya. Gökçe, hem sen niye çocuğu susturdun? O kadar uzun süre başımızın etini yemedin mi neden gitti diye? Bıraksaydın çocuk söyleyecekti belki?"

Tam cevaplayacaktım ki Burçak lafı ağzıma tıktı:

"Ya niye bıraksın? Çok iyi yapmışsın Gökçe. Onu umurdamadığını kanıtlamış oldun işte. Niyeyse niye. Gökçe'nin o zor günlerine dönüp iyileştirebilir mi? Tabii ki hayır. O zaman sebebin bir önemi yok."

omuz silktim. Kafam allak bullak olmuştu.

Gözümün önüne, Ayaz'dan sonra yaşadığım sıkıntılar geliyordu.

Çok yorgunum. Ağlamaktan gözlerim şişmiş vaziyette ve yatağımda geçirdiğim bilmem kaçıncı saat...

Kapım aralandı ve Burçak içeri girdi:

" Canımın içi, hadi çık yatağından biraz. Nolur, biraz toparlan."

diyordu saçımı okşarken. Sadece omuz silktim. Gözümden bir yaş daha akıp gitti:

"Babam iyi mi?"

"Seni görse daha iyi olur Gökçe. Zaten yeterince üzgün. Sen böyle perişansın. Yapma artık."

iç çekip yatağımdan doğruldum:

"Dayanamıyorum. Gözlerindeki acıyı görmeye katlanamıyorum Burçak."

dediğimde yeniden ağlamaya başladım.

Benni kollarının arasına alıp sımsıkı sardı. Desteğini, varlığını bana en güzel şekilde hissettiriyordu. Ayaz gibi beni bırakıp gitmemişti.

"Damla. Damla beni duyuyor musun? Damla!"

berbat anılarımdan sıyrılıp bana endişeyle bakan iki çift göze baktım.

Elçin çenemi tutup kendine çevirdi usulca:

"İyi misin? Dalıp gittin?"

Burçak :"Rengin attı? Ne düşünüyordun? Su ister misin? Acaba şekerin mi düştü? Tabi başında iki saattir dır dır ediyoruz. Ama istersen ben hemen sana-"

"İyiyim. İyiyim tamam mı?"

Elçin:"Bak Ayaz deyince kızın rengi attı ya."

"Ayaz konusunu da kapatın artık. Umrumda değil. Burçak haklı. O beni hayatımın en zor günlerinde yalnız bıraktı. Hakkında konuşmamıza gerek yok. Şimdi derse gidiyorum. Bir daha ikinizden de onunla ilgili bir şey duymak istemiyorum."

Hindistan CeviziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin