on bir

80 13 12
                                    

(Jeongyeon)

Önüne geldiğim evin bahçesini geçtim ve kapının önüne geldim. Zili çaldım ve beklemeye başladım.

Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve ev haliyle Jimin karşıma çıktı.

"Jeongyeon, iyi misin?"

Başımı iki yana salladım. Değildim. Hiç iyi değildim.

Elimi tuttu ve beni içeri çekti. Kapıyı kapattı ve içeri doğru yürümeye başladı. Elimi tuttuğu için ben de mecburen peşinden gidiyordum.

Ağlamaktan gözlerim acıyordu. Açık tutmakta zorlanıyordum.

Salona geldiğimizde koltuğa oturdu. Ben de yanına oturduğumda yüzümü incelemeye başladı.

"Sorun ne Jeongyeon? Neden ağlıyorsun?"

Aklıma gelen görüntülerle tekrar ağlamaya başladım ama bu sefer daha kötü ağlıyordum.

"Jimin... babamla, teyzemin ilişkisi varmış. Anneme... ihanet ediyorlarmış. Annemi..."

Daha fazla konuşamadan hıçkırıklara boğuldum. Jimin beni kendine çekerek sarıldı. İyi geliyordu. Daha tam tanımadığım bir adamın bana sarılması iyi geliyordu.

Daha tanışalı bir ay bile olmamıştı. Ama şu an ona çok büyük bir güven besliyorum ve güvenimi boşa çıkarmamasını diliyorum.

"Tamam geçti. Ağlayarak hiçbir şeyi çözemezsin Jeongyeon."

Kokusu uykumu getiriyordu. İster istemez rahatlıyordum.

"Jimin, belki de annem onların ilişkisini öğrenince öldü. Belki de annemi onlar öldürdü. Ben annemin ölüm nedenini bile bilmiyorum. Nasıl öldüğünü bilmiyorum."

"Söz yardım edeceğim ben sana. Beraber annene ne olduğunu öğreneceğiz."

Eder miydi gerçekten? Ederdi değil mi? Ederim diyorsa ederdi. Ona güvenmek istiyordum.

Dışarda çok fazla yağmur yağıyordu. Hatta şimşekler çakıyordu. Ben şimşekten korkardım. Çok korkardım hatta.

"Jimin, sen kapalı alanda kalmaktan korkuyorsun ya, ben de şimşeklerden çok korkarım. Ölmeden önce annem, hava böyle olduğunda her zaman benimle beraber uyurdu. Bir yetişkin olduğumda bile asla bana 'artık büyüdün, bu korkularına bir son ver' demedi. Anneme göre korkularda hayatın bir parçasıydı. Ama bana korkularımı yenmeyi öğretmediği için hep annemi suçladım. Çünkü annem öldüğünden beri şimşeklerin olduğu gecelerde asla uyuyamam. Sabaha kadar ağlarım."

Omzunda olan başımı kaldırarak ona baktım.

"Aynı bu gece olacağı gibi."

Yaklaşık iki saattir burdaydım. Sadece Jimin'in omzunda ağlıyordum. Artık gitmem gerekiyodu.

"Ben gideyim artık."

Ayağa kalktım. Zaten gün boyunca ağlamıştım. Gece de ağlasam bir şey olmazdı.

"Yarın şirkete gidemem büyük ihtimalle, yarın da izinlisin yani."

O eve gitmek istemiyordum ama başka gidecek yerim yoktu. Babam ve teyzemle asla konuşmayarak onlardan kaçacaktım.

Hâlâ oturduğu yerden bana bakan Jimin'e baktım.

"Beni yolcu etmeyecek misin?"

Başını iki yana salladı.

"Etmeyeceğim."

"Peki, teşekkür ederim. Beni dinlediğin için."

Arkamı dönüp gidecekken bileğimden tutması ve beni koltuğa doğru çekmesi bir oldu. Ben şaşkın bir şekilde koltuğa düşerken, o dahada şaşıracağım bir şey yaptı.

Dudaklarımızı birleştirdi.

Ben şaşkınca öylece beklerken o dudaklarıma bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

"Seni yolcu etmiyorum çünkü burda kalıyorsun."

----------------------------------------------------------------------

😁😁

so what🍀jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin