Onun için bekliyordum. Güneşten bana doğru koştu, bir sıra beyaz dişle gülümsedi, ama yanımdan geçip arkamdaki kişiyi yakaladı. Benimle el sıkışmak için uzandı ve ben şaşkınlıkla uzandım ama elini geri aldı. Yanındaki kişiyi işaret etti ve ''Alvin, bu benim Omega'm.'' dedi.
Neden bana Alvin diyorsun? Her zaman Al demez miydin?
''Al.''
İfadesini değiştirdi ve bir an için o sabaha geri döndük. Bana ciddi bir şekilde baktı ve tekrar söyledi, ''Al.''
Uzanıp onu yakalamak istedim ama aniden bakış açım tekrar değişti. Yatağın önünde durdum ve (kollarında) bir gölgeyi çağırmasını defalarca izledim.
Hayır...Ben gerçek Al'ım.
Endişeyle ona seslenmek istedim ama ses çıkaramadım. Onun sadece gölgeyi öpüşünü izledim, sonra yatağından aşağı indi ve önümde durdu. Bir insan kalabalığıyla çevriliydi ve bana bir kişiyi tanıtıyordu, ''Bu benim Omega'm.''
''Bunu bana yapamazsın...''
Az kalsın ağlamaya başlayacaktım.
German : ''Niye?''
''Çünkü...''
German : '' Alvin, bu benim Omega'm.
''Çünkü ben...''
Kelime dudaklarımda asılı gibi görünüyor ama söyleyemiyorum. Güveçteki karınca gibi endişeli hissediyordum, hayal kırıklığına uğramış bir şekilde bana bakmasını izledim sonra dönüp yağmura yürüdüm. Yanındaki Omega onun için bir şemsiye açtı. German ona uzandı ve bana baktı.
''Biliyorum. O gün odanın içine girdiğimde 'film' izliyordun. Kadın ve adam vardı.''
Çünkü ben...Ben seni seviyorum.
''Çünkü ben..!''
Aniden uyanmıştım ve rüyamdaki son birkaç sahne aklımda hala çok netti. Gözlerim biraz ağrıyordu. German'a şaşkın bir ifadeyle baktım. Yüzü rüyamla aynı zamana denk geldi ve bir süre tepki veremedim.
German kaşlarını çattı ve bana sordu, ''Neden burada uyuyorsun?''
Omuzlarımdan ve kollarımdan gelen acı, dün gece bir kitabın yarısını okuduğumu hatırlattı. Sonra yanlışlıkla masada uyuyakaldım ve gecenin çoğunu uyudum. Pencerenin dışında hala engin bir gece vardı ve German bir kamuflaj forması giyiyordu. Yakışıklı yüzü, bir kömür madenini kazmayı yeni bitirmiş gibi kirliydi ve vücudunda biraz nem vardı. Son iki gündür eğitim için dışarı çıkmıştı ve yeni dönmüş olmalıydı.
''Ben...Ben kitap okuyordum ve uyuyakalmışım...''
German kaşlarını çattı ve bir an bana baktı, sonra aniden alnıma dokundu. Sıcak avuç içi beni çok rahatlatıyordu.
''Kabus mu gördün? Odaya girdiğimde, 'karpuz' diye bağırdığını duydum. Nasıl bir karpuz rüyası gördün de seni böyle ağlattı?''
Tepki verdikten bir süre sonra gözyaşlarımı sildim. Lanet olsun...Bunlar gerçekten gözyaşları...
'Karpuz' değil...'ba' gibi olmalıydı*, o kelimeyi rüyamda tekrarlıyordum.
*'Karpuz' 西瓜/xi gua şeklinde yazılırken sevmek 喜欢/xi huan şeklindedir.
German duş almaya gitti ve pijamalarını değiştirdi. Hala sersemlemiş bir şekilde masada oturup hayatımı düşündüğümü gördü. Kaşlarını çattı ve hiçbir açıklamaya izin vermeyen bir güçle beni yatağına çekti.
''Geri gelmeseydim, gerçekten gece boyunca o masada mı uyuyacaktın? Sadece bir kestirmeden çok üşümüşsün.''
Bana sarılıp soğuk ellerimi ve ayaklarımı sarmadan önce bir süre tereddüt etti.
''Pekala, sadece uyu hepsi bir rüyaydı hiçbiri gerçek değildi.''
Karanlıkta yorgunluktan uykuya dalıncaya kadar, doyumsuzlukla onun yüzüne baktım. Sonra gizlice rüyamı kaydetmek için akıllı cihazıma dokundum.
Rüyalarımdaki umutsuzluk hissi, ben...
İkinci defa görmek istemiyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Roommate Probably Is Not an Omega(ÇEVİRİ)
NouvellesGözlerimi kapadım ve sabah olana kadar uyudum. Şaşkınlıkla yataktan kalktığımda, oda arkadaşımın yatağını daha önce kimse yatmamış gibi düzenli ve toplu olduğunu gördüm. Öncelikle odayı kontrol ettim, sonra onun yatağına atlayıp derin bir nefes al...