7: first crush

1.8K 156 135
                                    

Sharon Carter.

Midwood Lisesi'nin bahçesinde yıllar önce tanıştığı ilk aşkı. Sarı saçları onu ilk gördüğü  gün gibi omuzlarından aşağı dökülüyordu. Yüzünde sıcaklığıyla tanıdık hissettiren gülümsemesi vardı.

"Bir an tanıyamadım seni. Çok değişmişsin." dedi Sharon.

Garip diye düşünmeden edemedi Steve. Çünkü liseden beri değişen iki şey: vücuduna eklenen kaslar ve güçlenen bağışıklık sistemiydi. Lisedeki sürekli hasta olan çelimsiz çocuk değildi artık.

Yine de aynı Steve'di işte. Lisedeki biriyle konuşurken yanakları kızaran, utandığında gizlemek için kaçan Steve.

Kurumuş dudaklarını ıslak diliyle araladı. "Teşekkürler. Sen de farklı gözüküyorsun." dedi. Gülümserken ağzından çıkan küçük yalana hiç aldırmadı. Karşısındaki kadın hala lisedeki gibiydi. Sadece yüzündeki ifadelerin çocuksuluğu silikleşmişti.

"Nasılsın? Görüşmeyeli uzun zaman oldu." diye sordu Sharon. Mavi gözlerini Steve'in suratında bir ipucu yazıyormuş gibi iyice açmıştı.

Yaklaşık on dakikalık ayaküstü sohbette Sharon'un liseden sonra amcasının yanına, Rusya'ya, gittiğini öğrenmişti. Şimdi ise bir iş teklifi yüzünden New York'a geri dönmüştü. Ayrılmadan önce birbirlerine telefon numaralarını vermişlerdi; Sharon, haftaiçi halletmesi gereken bir sürü evrak işi olduğunu ama haftasonu mutlaka buluşmaları gerektiğini söylemişti.

Sharon onu bir şeyler içmeye davet etmişti. Lisedeyken Sharon'a açılmamıştı ama içten içe kızın bildiğinin farkındaydı. Şimdi, yıllarca beklediği şey gerçekleşirken ne hissettiğini bilmiyordu.Apartmana elinde poşetle yürürken kafası karışmış hissediyordu.

Eve girdiğinde Clint'in ona bağırdığını duydu. "Sonunda! Bizi terk ettiğini düşünmeye başlamıştım."

Yüzünde hissettiği kadar sahte olmamasını dilediği gülümsemesiyle arkadaşlarının yanına gitti. Elindeki poşeti orta sehpaya bıraktı. Clint heyecanla poşete saldırdı.

Natasha gözlerini onun yüzünden ayırmadan birkaç saniye baktı. "Bir şey olmuş."dedi.

"Bir arkadaşımla karşılaştım." Bedenini tekli koltuğa attığında ne kadar yorgun olduğunu fark etti. İyice oturduğu yere yayılıp gözlerini kapattı.

"Tanıdığımız biri mi?" diye sordu Natasha.

Steve konuşmak yerine gözlerini bile açmadan başını sallamayı tercih etti.

Natasha onun üstüne gitmek istemediği için başka bir şey sormadı. Tekrardan Clint'le dedikodu yapmaya dönmüştü.

Konuşulanlar bir kulağından girip diğerinden çıkıyordu.Dakikalar geçtikçe koltukta iyice mayışıyordu. Yatağına gidip uyumayı düşündü ama akşam yemeğinden önce uyumak istemiyordu. Dış kapının açılıp kapanma sesini bile duymamıştı ki dairenin kapısı Steve'in duyup duyamayacağı en çirkin gıcırtı sesini çıkarıyordu.

Bucky'nin geldiğini ancak arkadaşı salona girip Natasha ve Clint'in ortasına oturduğunda fark edebilmişti.

"Nasılsınız?" diye sordu Bucky. Sevgilisinin kızıl saçını nazikçe okşayıp yanağına öpücük kondurdu.

Steve böyle anlarda Bucky'i aile babası olarak görmeden edemiyordu. İşten gelmiş, sevgilisinin yanına sokulmuştu. Clint ise küçük çocuk gibi onlara bakıp yüzünü buruşturuyordu. Tanrı korusun dedi içinden, Clint'e benzeyen küçük bir çocuğun bu evde koşuşturduğunu hayal edemiyordu.

Hold Me Down | stony au Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin