10: i wanna draw you

1.6K 144 97
                                    

Kitabımız 1k olmuş, ben de bunun şerefine bölümü erken yazmaya çalıştım. Hepinize teşekkür ederim <33

Annesi ve Bucky inkar etse de yirmi beş yaşında yetişkin bir adamdı, toy ya da genç delikanlı değil. Öyleyse neden zihnindeki sahnede her Tony boy gösterdiğinde midesinde kelebeklerin uçuştuğunu hissediyordu?

Bucky odasına daldığında kaşlarını çatmış eskiz defterine bakıyordu. Arkadaşını fark edince bakışlarını ona çevirdi.

"Bir şey mi oldu, Steve?"

Başını sağa sola sallamakta tereddüt etmedi. "Hayır." Kendisine zor itiraf edebilmişken başkasına söylemeye cesaret edemiyordu.

"O zaman hadi içeri otur, bizimkiler gelmeye başladı."

Steve onu onayladıktan sonra defterini masaya bıraktı. Aynı arkadaş grubundan birine duygular beslemenin nasıl felakete dönüşebileceğini tahmin edebilecek kadar gençlik filmi izlemişti ve pazar gününden beri kafasında kötü sonlu senaryolar yazıp duruyordu.

Bucky bir şey demeden odadan çıkarken derin bir nefes aldı. Gerilen bedenini rahatlatmaya çalışıyordu, yalnızca arkadaşlarıyla birkaç saat. Tony ile birkaç saat.

Odasından çıkıp arkadaşlarının yanına geldiğinde kanepenin ucunda oturan Bruce ve onunla konuşan genç dahi gözüne çarptı.

Onunla göz göze gelmekten kaçınmak istedi, mutfağa gidip çerezleri hazırlamak için Bucky'e yardım etmekte buldu çözüm yolunu. Çok çeşit yoktu; bir kase patlamış mısır, birkaç paket cips. Bucky eline aldığı yiyecekleri masaya götürürken bağırdı, "Dolaptan biraları getirsene."

Steve onun lafını ikiletmeden buzdolabının kapağını açtı, dün Bucky'nin getirdiği kutu Busch'ları çıkardı. Ayağıyla buzdolabının kapağını iterken Tony'i görmeyi beklemiyordu. Gözlerini kırpıştırarak ona baktı.

"Selam" dedi birkaç saniye sonra, aralarındaki sessiz gerginliği sonlandırmak isteyerek.

Tony gözlerini ondan ayırmadan "Ciao, mio caro." dedi.

Yanaklarında açık pembe gölgeler belirlemeye başladı, İtalyanca bilmiyordu ve Tony'nin ona ara sıra anlamadığı hitaplarda bulunması hoşuna gidiyordu -ki bu kulağa saçma geliyordu, insanlar anlamadığı şeyleri sevmezdi-.

"Kahve istiyorsan dolapta var, ısıtıcıda sıcak su hazır." Biraları kucağına alıp mutfaktan çıkacakken bir el kolunu yakaladı.

"Bırakıp gelsene, konuşmak istediğim bir şey var." Steve bir şey demeden başıyla onayladı, kolu serbest kalınca hareket etti.

İçeri girerken yeni gelen Thor'la karşılaştı. "Dostum, nasılsın?" diye sordu Thor onun tuttuğu biralardan birini kendi avcuna alırken. Steve sohbeti oldukça kısa tutmaya çalıştı.

Mutfağa geri döndüğünde Tony'i tezgaha yaslanmış kendisini beklerken buldu. "Kahvenizi bulamadım." dedi ama Steve onun aramaya çalışmadığına emindi çünkü kahve kavanozları tam Tony'nin yaslandığı yerde, üst dolaptaydı. Dudakları kıvrılırken Tony'e daha çok yaklaştı.

"İstersen bitki çayı da verebilirim ama demlenmesi uzun sürer." Bedenlerinin arasında yalnızca bir çizgilik boşluk kaldığında durup dolabı açtı. Yüzünde gezinen bakışlar vücudunun karacalanmasına sebebiyet veriyordu.

Kavanozu alırken sordu, "Ne konuşacağız?"

Tony nazikçe boğazını temizledi, dikkatini toparlamaya ihtiyacı varmış gibi gözüküyordu. "Sharon'la aranızın nasıl olduğunu hiç söylemedin. Anlatmayacak mısın?"

Hold Me Down | stony au Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin