Paralel Öngörü

239 2 0
                                    

           St. Antuan Kilisesi önünde toplanan kalabalık neler olup bittiğini anlamak ve olayı yakından görmek için defalarca girişimlerde bulunmuş , ancak kilise önünde kordon oluşturan polis gücünü aşmaları mümkün olmamıştı. Sonuç olarak bir kaç kişiden kalabalığı kışkırtıcı bağrışmalar duyulsa da insanlar beklemekle yetinmek zorunda kalmıştı. Polisin olayı bu kadar ciddiye almasına bakılırsa içeride durum vahimdi ve halkın bilmesi istenmiyordu. Bu ciddiyet insanların meraklarını artırmanın yanı sıra kalabalığın içindeki hristiyanların öfkelenmesine ve sloganlar atmasına sebep olmuştu.

        Tüm bu bağrışmaların arasında kalabalığın içinde güçlükle ilerleyen komiser Azad , nihayet polis şeridinin altından geçip hızlıca kilisenin yüksek metal kapısına yöneldi. Onu durdurmak için hamle yapan polis memuruna söz hakkı vermeden kimliğini gösterdi ve hiç duraksamadan avluya giriş yaptı. Bu kiliseye ilk defa geliyordu ve görkemi onu etkilemişti ancak şu an üzerindeki baskı görevi dışında bir şeye kafa yormasını olanaksız kılıyordu.Olay çözüldükten sonra buraya sırf turistik amaçlı gelmesi gerektiğini not etti aklına.                                                    

               Bu vaka için özel olarak emir almıştı. Belli ki üstleri bu olayı ciddiye alıyorlardı çünkü satır aralarından okuduklarına göre olay uluslararası boyuttaydı. Hızlı adımlarla avluyu geçip kilisenin ahşap kapısına girmek üzereyken neredeyse omzuna çarpan polis memurunu fark etmeyecekti. Tüm o düşüncelerinin arasında af edersiniz dediğini duyabildi memurun. Kapıdan geçer geçmez kilisenin görkemi bir anlığına bile olsa olayı unutturdu ona.Kilisenin içerisindeki tüm siviller dışarı çıkartılmıştı. İçeride sadece bir kaç adli tıp uzmanı , polis memurları ve ifade almak üzere bekletilen rahipler vardı.

                    Yüksek kubbeden başlayıp yan duvarlara kadar devam eden fresklere şöyle bir göz attı hızlıca. Anladığı kadarıyla Hz. İsa'nın peygamberlik evreleri ve çarmıha gerilişi anlatılıyordu fresklerde.

              Sunaktan ona doğru yürüyen adli tıp uzmanının selamı dikkatini yeniden olaya vermesine yetmişti. Amirlerinden öğrenebildiği tek şey bir cinayet işlendiği ve öldürülenin bir rahip olduğuydu. Bunun neden bu kadar ciddiye alındığını anlayabiliyordu çünkü bir din adamının öldürülmesi o dine mensup insanları isyana teşvik ederdi. Özellikle o insanlar o ülkede azınlıktalarsa. Tüm düşüncelerinden sıyrılıp adli tıp uzmanının selamına tokalaşarak karşılık verdi. Koyu kahverengi gözlerinin üzerine düşen uzun düz siyah saçları ve yüzünün yarısını kaplayan düzgün sakallarıyla sıradan polislere pek benzemese de görev yaptığı çevrede tanınırdı.

-Hoşgeldiniz Komiserim.

dedi adli tıp uzmanı. Sesindeki gerilimden onun üzerinde de aynı baskının olduğunu anlayabiliyordu.

- Kolay gelsin Harun. Nedir durum ? Bir şey bulabildiniz mi ?

diye karşılık verdi adama. -Cesedi incelemek için sizi bekledik komiserim. Olay yerini bozmak istemedik.

-Pekala teşekkür ederim. Görelim hadi cesedi.

             İkili konuşmayı bitirip sunağa doğru yürürken Azad Komiser'in gözleri kanlar içinde bir rahibi aradı ama yerde duran neredeyse pıhtılaşmış kan lekelerinden başka  bir şey göremedi. Tam ağzını açıp cesedin yerini sormak üzereydi ki tavandan kan birikintisine damlayan bir damlanın birikintide oluşturduğu dalgalanmayı fark etti ve kanın nereden damladığını görebilmek için bakışlarını kubbeye yöneltti.

            Doğup büyüdüğü Diyarbakır'da geçen sıradan bir ilkokul ve lise yaşantısının ardından üniversite okumayı reddetmiş ve polis olmak istemişti.  Sınavı ve mülakatı sorunsuz bir şekilde atlatmış , 2 yıllık eğitimini tamamlamış ve komiser olmak için akademiye başvurmuştu. Akademiyi de tamamladıktan sonra şu an görev yaptığı Beyoğlu Karakolu'na baş komiser olarak atanmıştı ve bu görevdeki 9. yılıydı. 26 yaşında baş komiser olmayı başarmış ve yaşıtlarında olmayan nitelikleri taşıdığını belli etmişti. Bu yüzden üstleri bu olaya onun bakmasını istiyorlardı.

           9 Yıllık polislik kariyerinde pek çok cinayet , hırsızlık , uyuşturucu vs. olaylarıyla karşılaşmıştı ama daha ilk dakikadan bu olayın farklı olacağını kestirmişti. Ve şimdi kafasının üzerinde duran manzara karşısında profesyonellik maskesinin çatladığını hatta paramparça olduğunu anlamak için polis olmaya gerek yoktu. Onunla birlikte o sunakta duran herkes Azad Komiser'in kelimenin tam anlamıyla dehşete düştüğünü anlayabiliyordu.

        Yerden 4 metre kadar yükseğe asılmış olan Katolik Haçı'na adeta perçinlenmiş cesedi , yerdeki kan birikintisi olmasaydı fark etmeyecekti. Uzun sakallı , siyah rahip elbisesi içerisindeki 50'li yaşlarında olduğu anlaşılan adam dehşetle açılmış gözleriyle kilise sıralarının arasındaki dar koridora bakıyordu haçın üzerinden.Şaşkınlığını bir nebze üzerinden atan Komiser, bir yerlerde haçın üzerinden sökülmüş bir İsa heykeli görmeyi beklercesine etrafına baktı. Biraz daha dikkatli bakınca daha önce fark etmediği dehşet  verici bir ayrıntıyı daha fark etti. Yaşlı rahip iple bağlanmamış , ellerinden ve ayaklarından haçın üzerine çivilenmişti. Birileri bu adamı hayranlık uyandırıcı bir şekilde öldürmekle kalmamış adeta çarmıha germişti.

                  Bu ona son derece ironik gelse de duygularını kendine saklamayı tercih etti. Gözlerini güçlükle korku tablosunu andıran rahipten alıp adli tıp uzmanına dönerek ;

-Ölüm sebebini anlayabildiniz mi ? diye sordu.

Üzerindeki şoku attıktan sonra artık rutin cinayet soruşturmasına geçme vaktinin geldiğinin habercisiydi bu soru.

-Önce cesedi indirmemiz gerekiyor Komiserim. İzin verirseniz hemen başlayalım.

-Peki Harun kolay gelsin ben dışarıda olacağım. İşiniz bitince beni bulursun avluda.

Adli tıp uzmanının cevabını beklemeden arkasını dönüp hızlıca avluya doğru yürüdü. Gördüklerini hazmetmesi zaman alacaktı. Ahşap kapıdan geçer geçmez İstanbul'un kış soğuğu vurdu terlemiş yüzüne. Dışarı  çıktığı için mutluydu. Paltosunun iç cebinden çıkardığı tütün tabakasından, evde sardığı sigaralardan birini alıp titreyen elleriyle yaktı ve çarmıha gerilmiş rahibin dehşete düşmüş yüzünün görüntüsünü kafasından atmaya çalıştı.

Barnabas İnciliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin