Artık ev yerli yerindeydi ve alışverişi yapılmıştı. Evdeki ilk haftamız güzel geçmiş hatta hoşgeldin niyetine evimize gelenler bile olmuştu.
Güzel bir davranış sergiliyorlardı. Ama fazlası bunaltıyor haliyle neyse ki bu gün uğrayan olmaştı.Mutfağa gidip anneme baktığımda yemek yaptığını görmek gülümsetmişti.
Pek alışkın değildim. Bu yüzden bir kaç dalga geçişi yapmıştım.
Saat 2:30 du. Biraz konuştuktan sonra mutfağın bir duvar yerini kaplayan can sürme kapıdan çıktım. Verandada otururken bahçenin bakıma ihtiyacının olduğunu farketmiştim.
Okul başlamadan burayı canlandırmalıyım. Kalkıp bahçede ilerlerken yan tarafımızdaki eve baktım. Buradaki evler hep aynı mimari tasarıya sahipti ama bu evin çevresinde ve bahçe çitinin etrafında sarmaşık gibi dolanan mor çiçek gayet göz alıcı ve hoştu.
Çite tutunup evi izlemeye koyuldum. Bir nevi gözetliyordum. O arada evden elinde tamir eşyaları olan biri çıktı. Yüzünü göremedim ama genç olduğu belliydi. Arabaya doğru ilerledi. Kaportasını açtı. Anlaşılan araba tamiri için malzemeleri hazırlıyordu ve ben onu bir filmmiş gibi izliyordum.Aklıma direk biscolata reklamı gelmişti. Biskolata reklamının arka fon müziği kulağımda yankılanırmışcasına sırıtıp onu izliyordum. Yüzünü görmedim ama böyle bir vücudun yüzü daha bi yakışıklıdır. Ahhh kafamda deli sorular ...
Annem mutfaktan çıkıp"Rüyaaa hadi yemek hadiiii"diye seslendiğinde çocuk yüzünü çevirir çevirmez hızla anneme döndüm.
Annem verandadan çıkıp bana baktı. Çocuğu görünce ona bakıp gülümsedi ve tatlı bir şekilde "Rüya hadi"tekrar gülümsedi. Nasıl da hemen ses tonunu yumuşatmıştı.Çabucak annemin yanından geçip mutfağa girdim. Annem peşimden içeri girip masaya bardakları koydu ve karşıma oturdu."Tatlı çocuk."yüzüme bakıp gülümsedi. Bense dalgaya almış bir şekilde
"Anne çocuğun yüzünü bile görmedim ki ne fark eder zaten. Niye böyle konuşuyosun? Hem biz kanka mıyız hıı sen böyle ... ?"
Son kelimeleri sessiz bir şekilde söylemiştim.
"Değiliz ama annenim ve sinirini bozmak hoşuma gidiyor."
Gözlerini kısıp tatlı bir cadı gibi burnunu kıvırarak gülümsedi.Annem çocuktan bahsedip benimle uğraşırken çocuğu giderek merak etmiştim.
...
Günler su gibi akıp geçiyordu. Okulun açılmasına iki gün kalmıştı. Evimede baya alışmış burayı çok sevmiştim.
O çocuğuda zaten daha görmedim. Ailecek sırlı gibiydiler. Sanki biz taşınmamışızda hoşgeldine bile gelmemiştiler. Bunu demem komik ama ne bileyim ,yeniyiz burada sonuçta. İnsan bir çiçek ,çikolata alıp kapımıza vurur. Sonra beni bubamdan ister ... Şaka tabi canım şaka.
Anlaşılan onlar benden daha ruhsuz ya da benim gibi umursamazlardı.
Saat gece 3:30 u bulmuş bende uyku tutmadığı için odamda dolanıp duruyordum.
İlerleyip perdeyi araladım ve kafamı cama yaslayarak derin bir nefes aldım. O derin nefesimi bir off olarak geri bıraktım. O arada yanımızdaki evden biri çıktı.
O çocuktu, koyu renk kot ve ceket giymişti. Kapşonunu takmış ellerinide ceketinin cebine koymuştu. Hızlı adımlarla ilerleyip bir yandanda etrafa bakınıyordu.Bense bütün merakımla burnum, ağzım cama yapışmış onu izliyordum. Bir anda yolun ortasında durdu. Bir an beni mi farketti diye içimde aptalca bir şüphe oluştu ki boşuna heyecan yapmıştım. Birilerine doğru gel anlamında elini salladı. Ceketinden bir şey çıkartıp salladı.
Ben galiba anahtar diye düşünürken çocuğun yanına iki çocuk daha koşarak gelip aptalca sevindiler. Doğruyu söylemek gerekirse çok güzel bir manzaraydı. Sonra tekrar eve doğrulup biraz zaman sonra arabayla çıkmışlardı. Demek kaçamak yapıcaklardı. Sizi gidi yahuşuklu çocuklar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Kral
Teen FictionHiç ummadığın bir anda karşına çıkar mı? Seni ellerinden tutup göğe çıkarır mı? Ya da ellerinden tutmayıp karanlığa bırakır mı?... Evet hayat böyle bir şey , o senin ummadığın anda karşına çıkar ya seni aydınlığa ya da karanlığa sürükler... Kısacası...