Gün doğmadan çıkılan yolculuklar var. Bir cam kenarının buğusuna yapışan yaşlar. Biraz parmak uçları var, soğuktan hissizleşen. Bir de gökyüzü. Ama en çok gökyüzü. Yollar var saçlardan, boğazıma dolanan. Şurada gri var. En çok gri. Yağmurlar ve peşlerindeki bulutlar ise az ileride. Köşeyi döndüğümde ise sarpa saran başlar var. Hiç bitmeyen. ben yokum. hikayem de yok. anlatacak masallarım hiç yok. Kabuslar burada. karanlık ve kanayışlar da hemen baş ucumda. Ben hala yokum. Gördün. Gün aydı.
Merhaba
Bir gülüşüne adıyorum tüm ömrümü. Ağzından çıkacak tek kelimeyi duymak uğruna nefes alıyorum. bakışlarına bahçelerimi talan ediyorum. Ben seni hep böyle delicesine. Ben seni hep böyle delirircesine..
Tıpkı soğuk havanın iliklerime işlediği gibi yavaşca. Vücudumu titretmesi gibi istemsizce.
Usulca sığındım kalın sweetime ve karasız adımlarımı daha da hızlandırdım.
Onu bir gece daha yalnızken görmek ne getirecekti bana?
Belki bir tutam acı.
Belki biraz kalp kırıklığı.
Ama durduramıyordum işte adımlarımı nereye gittiklerini bilmelerine rağmen durmuyorlardı.
Ölüme bilerek gitmek gibi.
Yani bir intihar gibi.
Herhangi bir gece.
Herhangi olmayan bir saat.
Tarihi saymayı bıraktım uzun zaman önce. Çünkü Tarih bana zaman geçse de acılarımın geçmediğini tekrar tekrar hatırlatıyordu.
Hala annemi özlemem mesela.
Deli gibi.
Onun için her gece ağlamam.
Zaman hiçbir şey geçirmiyor. Alıştığın falan da yok.
Sadece anlıyorsun.
Sen olduğun yerde kalsan da hayatın geçeceğini anlıyorsun.
Böyle geçmemesi gerektiğini anlıyorsun.
Adımlarımın sonlandığı o parka tekrar tekrar gelişimi kutladım soğuk bir nefesi ciğerlerime doldururken.
Ve ardından bankta oturan o bedeni gördüm.
Neden gelmiştin? Oysa sen önemsemezsin hayalleri.
Hep boş gelirler sana.
Neden çağırdın bu gece beni bu ıssız parka?
Yavaşca yanına doğru adımladım ve soğuktan tir tir titreyen bedenimi yok saydım.
Kurumuş yaprakların ayaklarımın altında bir bir ezilmesiyle parkı dolduran tuhaf çıtırtıya rağmen hareket etmeden öylece durdu.
Yanına vardığımda soğuktan uyuşan bedenimi bakın soğuk tahtasına bıraktım.
-"Neden çağırdın?"
Dedim kurumuş dudaklarımın çatlamak üzere olduğunu belli eden acısıyla.
Ardından sessizce ekledim,
-"Umursamazsın böyle şeyleri."
Biliyordum ona annesinin eksikliğini anlatırdı hayaller.
Tıpkı annemin gidişiyle benim de hayallerimin gittiği gibi.
Onunda hayalleri gitmişti.
-"Jennie."
Dedi kurumuş olduğu belli olan boğazından çıkan cızırtılı sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nobody saw him die, Taelice
Fanfiction"Herhangi bir gecenin herhangi olmayan bir saatinde, Saat tam 4'te."