Akla gelmeyen vâkalar ve sessizlik

661 66 14
                                    

Ağlayacaktım, neden ağlayacağımı
bilmiyordum ama birisi bana bir şey söylerse ya da çok yakından bakarsa gözlerimden yaşların boşanacağını ve bir hafta boyunca ağlayacağımı biliyordum. Gözyaşlarının içimde kabarıp dolu ve dengesiz bir bardağın içindeki su gibi çalkalandığını
hissedebiliyordum.

Benim kendi savaşlarım, kafamın içinde susmayan sanrılarım,ağladığım gecelerim, solmuş çiçeklerim, sana koşarken düştüğüm dizlerim, uykusuzluktan kızarmış gözlerim, iyi
olduğumu sansınlar diye yarım gülüşlerim ve tüm bunlar olurken senin yaralarını sarmaya çalışan bir ruhum var... Ama sen bunları görme, duyma, bilme olur mu?

Hayatımın fazla aksiyonlu olduğunu düşünüp, heyecanımdan bir gün öleceğimi düşünürken hangi haltı yiyormuşum?

Kalbimin bir gün çıkıp ortalıkta gezeceğini düşünürken aklımı kaybetmiş olmalıydım.

Görünmez olmaya çalışarak, bulduğum her fırsatta sessizce izlediğim adamın şu an tam önümde uyuyacağını bana söyleseler onlara boş boş bakar, arkamı dönüp giderdim.

Güzel gözlerine bakmaya kıyamazken onun yüzünü görüyordum ve ruhum her an parlıyormuş gibiydi.

Tanrı beni sevmeye başlamış olmalıydı ya da felaket öncesi ufak bir hediyeyedi.

Çünkü tam şu anda Taehyung'un yüzünü izliyordum.

Kalbinin güzelliğine bile zor dayanırken üzerine bir de yakın olmak zorunda olmamız vardı. Ve biz buna kader deyip geçiyorduk. Kader bu kadar güzel değildi ki.

Boş sınıfta karanlık ortama rağmen eşsiz bir parıltıyla parlayan saçları, siyaha yakın olan tutamlarla ahenkle dans eden karamel rengi teni, ve keskin elmacık kemiğinin nefes kesici manzarası rüyadaymış hissi uyandırıyordu.

İri ellerini başının altında birleştirmiş, ufak dudakları hafif aralıktı.

Okulun çoktan dağılmasına rağmen onu burada uyurken bırakıp gidememiş daha kötüsü uyandırmaya bile kıyamamıştım.

Sadece gözlerine bakmak bile kendimi gereksiz yere suçlu hissetmeme neden olurken, nasıl ona dokunacaktım ki?

Nasıl nâdiren daldığını bildiğim uykudan onu uyandıracaktım?

Derince iç çektim ve gözlerimi sıkıca yumdum. Ona dokunamayordum bile! Uyansa ne diyecektim?

Önümdeki kalın kaplı kitabın herhangi bir sayfasını defalarca okumama rağmen tekrardan açtım.

Shakespeare'den kim sıkılabilirdi ki?

Yeryüzünden gelmiş geçmiş en iyi yazarlardandı ve kalemi binlerce okunmaya değerdi. Ve Taehyung'u izlemeyi şu an her şeyden çok istesem de ona bakmaktan tırstığım da açık bir gerçekti.

Aşkı nâif güzelliğini anlatmaya gerek duymayarak, kalemiyle aşkı yaratan bir yazardı. Acının yazarıydı.

Çünkü uzaktan nâzik ve zarif görünen aşk ne kabaydı denendiğinde.

Kitabın yumşak dünyasının derinliklerini dalış yapmışken yanımda hissetiğim hareketlilik korkuyla irkilmeme sebep oldu.

Şaşkın bakışlarımı refleks olarak Taehyung'a çevirdiğimde kızarmış ve hafif şişmiş gözleri, olayı anlamlandırmaya çalışan bakışları paniklememi sağladı. Ona karşı bu kadar korkak olmam sinirlerimi bozuyordu.

-"B-ben şey. Yani sen burada uyuyun-"

Açıklama yapmaya kalkmışken lafımı kesip,

-"Neden buradasın?"

Nobody saw him die, TaeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin