Bölüm 11

400 40 35
                                    

O günden sonra Midoriya gerçekten de hayattan kopmuş gibiydi. Annesinin ölümü... onu yıkmıştı. Artık bir ailesi yoktu. Ama annesi ve babası şu an beraber, mutlulardı. Değil mi? Todoroki birkaç gün Midoriya'da kaldı. Her zaman yanındaydı. Cenazeye de beraber gittiler. Kacchan da eksik değildi gerçi. Durmadan ziyarete geliyordu. Todoroki bundan rahatsız olsa da sesini çıkarmamıştı. Birkaç günün ardından Todoroki evine dönmüştü. Eve girdiğinde kapı da sinirle bekleyen babasını görmeyi beklemiyordu çünkü ona haber vermişti. Babası kapının kapandığı gibi oğlunun yakalarına yapıştı ve elindeki fotoğrafı gösterdi.

"BU NE?!"

Bu Midoriya ve Todoroki'nin birbirini öptüğü fotoğraftı. Todoroki tepkisizce fotoğrafa baktı.

"Sevgilim ve ben."

"O BİR ERKEK SHOTO. İYİ MİSİN SEN?"

"Yani baba? Gayet iyiyim."

"Ondan ayrılacaksın."

"Hayır."

"Ayrılacaksın dedim."

"Hayır dedim."

"AİLESİNİN YANINA GİTMESİNİ İSTEMİYORSAN AYRILACAKSIN."

Todoroki büyüttüğü gözleriyle babasına baktı. Dalga geçiyordu değil mi?

"Dalga geçiyorsun değil mi? Şu an beni onun hayatını almakla mı tehdit ettin sen?"

Babası tuttuğu yakasını bıraktı ve telefonu cebine koydu. Oğlunun gözlerine bakmadan kendimden emin bir şekilde konuştu.

"Evet."

"BABA KAFAYI MI YEDİN?"

"Sana söylüyorum. Ondan ayrıl."

"Annesini kaybetti. ANNESİNİ KAYBETTİ. Böyle bir zamanda ondan nasıl ayrılabilirim?"

"Bu beni ilgilendirmiyor."

"Bu fotoğrafı nereden buldun?"

"PSİKOPATIN TEKİ SANA AŞIK VE EĞER ONUNLA OLMAZSAN BUNU YAYINLAYACAĞINI SÖYLEDİ. BÖYLE BİR ŞEYE ASLA İZİN VERMEM. En azından bir kız. Ve güzel de."

Köşenin arkasından bir kız emin adımlarla yanlarına ilerledi. Siyah saçları ve gözleriyle gerçekten güzel biriydi.

"Merhaba Shoto. Ben Momo Yaoyorozu. Yeni nişanlın!"

"NE?!"

"Ah, işte burada. Evet. Size nişan yapacağız. Yani çabuk olsan iyi olur."

"BABA BEN DAHA 17 YAŞINDAYIM!"

"Hemen evlenmeyeceksin merak etme. Sadece nişan. Şimdi derhal bu evi terk et ve o or*spudan ayrıl. Tabi iyiliğini istiyorsan."

"DÜZGÜN KONUŞ."

Todoroki'nin gözleri dolmuştu. Ona bunu nasıl yapacaktı? O bu haldeyken, onu nasıl bırakacaktı ki? Ama yapmak zorundaydı. Babasının neler yapabileceğini biliyordu. Öldürmezdi işkence ederdi hayatı boyunca. Göz yaşları içinde kapıyı çarparak evi terk etti ve yeniden Midoriya'nın evinin yolunu tuttu. Sessiz ve düşünceli bir yolculuğun ardından varmıştı. Kapıyı çaldı ve beklemeye başladı. Midoriya kapının sesini duyduğunda ayağa kalktı ve kapıya ilerledi. Yürüyecek hali bile yoktu. Kızaran gözlerini zar zor açık tutuyordu. Kapıyı açtığında Todoroki'yi görmesi onu şaşırtmıştı. Gideli daha bir saat bile olmamıştı. Kacchan Midoriya'nın evinin önünde ikiliyi gördüğünde saklandı ve onları dinlemeye başladı.

"Todoroki-kun. Hoş geldin ama, daha bir saat bile olmadı."

Todoroki karşısında kendisine muhtaç bedene baktığında ağzından istemsizce bir hıçkırık çıkmıştı. Göz yaşlarıyla beraber ağzını kapadı ve kendisini susturmaya çalıştı. Midoriya endişeli bir şekilde elini Todoroki'nin yanağına yerleştirdi. Tabi bu sırada Momo'da onları takip etmişti. Şu an iki davetsiz misafir onları izliyordu. Momo kendi kendine sızlandı.

"Çek o elini benim meleğimden!"

Midoriya yavaşça ve endişeyle okşadı Todoroki'nin yanağını.

"Todoroki-kun... iyi misin?"

Todoroki kendini tuttu ve kelimeleri seçmeye çalıştı. En sonunda nefesini düzeltti ve konuşmaya başladı.

"Mi-Midoriya... ben... biz.... ayrılmak zorundayız."

Midoriya gözlerini kırpıştırdı. Yanlış duyduğunu düşünüyordu. Bu yüzden hafif bit tebessüm belirdi yüzünde.

"Sanırım yanlış duydum Todoroki-kun. Tekrar eder misin?"

Todoroki bir daha söylemek istemiyordu. Ama mecburdu, değil mi? Onun için yapmalıydı.

"Hayır Midoriya. Yanlış duymadın. B-Biz, ayrılmak zorundayız."

Midoriya'nın gözleri korkuyla ve şaşkınlıkla büyüdü. Eli Todoroki'nin yanağından aşağı kaydı. Çoktan gözleri dolmaya başlamıştı. Todoroki daha fazla bir şey diyemedi ve arkasına bakmadan koşarak ve hıçkırıklar eşliğinde oradan uzaklaştı. Midoriya kapıda öylece kalmıştı. Hareket edemiyordu. Boş ve dolu gözlerle Todoroki'nin koşan bedenine bakıyordu. Gözden kaybolduğunda dizlerinin üzerine düştü ve göz yaşlarını saldı. Neden her seferinde böyle oluyordu? İlk babası, sonra Kacchan, annesi... ve şimdi de Todoroki. Tam anlamıyla kimsesi kalmamıştı. Kacchan bunu gördüğü anda endişeli bir yüz ifadesiyle Midoriya'nın yanına ilerledi. Bacaklarını kendine çekip onlara sarılmış olan Midoriya, ona sarışan bedenin kim olduğuna bir umutla başını kaldırdı. Kacchan'ın kırmızı gözleri onu karşıladığında başını dizlerine gömdü ve Kacchan'ın kolları arasında ağladı. Bakugo onu kucaklayıp eve soktu ve yatağına yatırdı. Midoriya bir şey demedi. Sadece sessizce göz yaşları akıtıyordu. Bu, haksızlık değil miydi? En sonunda anladı ki;
Hiçbir şey sonsuza dek sürmüyordu.
Mutluluk sonsuza dek sürmüyordu.
Aşk gerçek değildi.
Her şey yalandı.
Hayat artık önemsizdi.
Midoriya gözlerini başında dikilen Kacchan'a çevirdi.

"Söyle bana Kacchan, gerçekten nefes almamın anlamı kaldı mı?"

desperate || tododeku' textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin