Part 2. The Fear

88 12 0
                                    

O gece hepimiz elimizden geldiği kadar az telaşlanmaya çalıştık kafa dağıtmak için her şeyi yapıyorduk. Ama bir türlü başaramıyorduk. Hayley ile Ashton’un nerede olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Sadece bize söylediklerine inanıyorduk. Ama saat ilerlemeye başlayınca ikisinin dışarıda başlarına bir şey gelip gelmeyeceği konusunda endişelerimizde artmaya başlamıştı.

Harold sonunda dayanamayıp bir kez daha aramaya karar verdi. Hayley’i aramıştı ama telefonu Ashton açmıştı.

“Bana hemen Hayley’i ver!”

“Tamam dostum sakin ol hiçbir sorun yok.” Ashton her ne kadar sakin kalmamızı istese de başta Harold olmak üzere hiçbirimiz sakin kalacak durumda değildik.

“Ne halt ettiğinizi sanıyorsunuz bu saatte dışarda gezerek!?” dediğinde karşı taraftan sıkıntı dolu bir ses ile cevap gelmişti.

“Özür dileriz. Bir an da gitmeye karar verdik. Çok kızma lütfen. Birkaç saate kadar döneriz.” Hayley konuştuğunda içimiz biraz olsun rahatlamıştı ama o birkaç saat içinde neler olabileceği hakkında hiçbir fikrimiz de yoktu tabi.

“Tamam. Umarım dediğin gibi olur(!)”

Harold telefonu kapattığında üçümüz birbirimize hiç konuşmadan bakmaya devam ettik. Saat şimdiden gecenin 3ü olmuştu ve dedikleri gibi birkaç saate gelmeleri demek sabah evde olacakları anlamına geliyordu.

Lanet olsun onlar dışarda ne yapıyordu öyle!

Hiç birimiz bir süre boyunca konuşmadık. Harold dayanamayıp sonunda kendini dışarıya attı belki birazcık da olsa öfkesinin yatışacağını umuyordu. İçinden kendine lanetler yağdırdığına yemin edebilirdim. Sonuçta o ikisini tanıştıran kişi oydu.

Sally ile ben ise birkaç saat daha oturduktan sonra yavaştan uyku moduna geçmeye başlamıştık. Tam o sırada gelen Harold’da bize katıldı ama halen aklında onlar vardı biliyorum.

Kapının açılma sesi ve gülüşmelerle hepimiz uyandık. Saat çoktan 8 olmuştu. Bu demek oluyordu ki söyledikleri saati çoktan geçmişlerdi. Hatta fazlasıyla geçmişlerdi. Hepimiz kalkıp kapıya koştuk. Karşımızda duran Ashton ile Hayley’e öylece bakmakla yetindik. Sonunda sessizliği bölen Harold oldu.

“Sonunda gelebildiniz. Ne kadar merak ettik farkında değilsiniz galiba.”

Karşı taraftan hiç ses çıkmıyordu. Mahcup oldukları her hallerinden belliydi.

“Özür dileriz.” Sonunda konuşan Hayley olmuştu. “Ama otobüsler gece çalışmıyor biliyorsunuz. Bizim yanımızda taksiye binecek para yoktu. Sahilde olduğumuz için insan kaynıyordu orası o nedenle bizde sabahı beklemeye karar verdik. Tekrar özür dilerim.”

“Tamam sorun değil hadi içeri geçin artık.” Dediğimde ikisi de suçlu gibi içeri geçip bir köşeye oturdular. Onları daha fazla sıkmak istemiyorduk. Üstlerinde baskı uygulamak her iki taraf için de iyi olmazdı çünkü.

“Uykunuz vardır sizin isterseniz yatın dinlenin biraz.” Sally’nin bu sözüyle ikisi de yatmaya karar verdi.  Halen ikisinden de ses çıkmıyordu.

Hayley, Ashton’a kendi yatağına vermişti. O ise benim odamda yatmıştı. Bizde halen salonda sessiz bir şekilde oturuyorduk.

“Ben gidiyorum.” Harold kapıya doğru ayaklandığında gitmesinin nedenini hiç sorgulamadık bu ortamda kalmak istememesi onun bileceği bir işti.

Sally ile başbaşa kalınca tekrar uykumuza döndük. Uyandığımızda saat öğlen 1 olmuştu bile. Ashton ile Hayley’de bizim kalktığımızı anlayıp kalkmışlardı.

Hep birlikte kahvaltı yapmaya karar verdik. O sabah Ashton bize kahvaltı hazırladı. Ama bizimle yaptığı ilk ve son kahvaltı olmuştu.

Başlangıç bölümleriyle olduğu için kısa yazdım. İleri de okunma oranına ve vote lara göre hikayenin uzunluğunu arttırabilirim.^^

Like A Bestfriend But MoreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin