En baştan belirtmek istiyorum hayatımda ilk defa fantastik bir hikaye yazıyorum. Alfa-Beta-Omega üçlemesini de sadece okuduğum ficlerden biliyorum. Umarım fazla beklentiye girmezsiniz, kendime çok da güvenmiyorum bu konuda.
Sanırım kendimize ait bir evren yaratmaktan geçiyor her şey. (En azından anladığım buydu.) Bu yüzden bende kendime göre bir kurgu oluşturdum ve bu çizgide gideceğim. (Evet daha gelişme kısmına ulaşmadan finali kurguladım djsmsmwmmsm) Ve bir de belirtmek istiyorum bu hikayede Attack on Titan animesinden esinlendiğim yerler var. Hepsi aynı değil sadece ufak tefek esintiler görebilirsiniz. Zaten bu bir abo fici. (Aranızda I love Kim Taehyung ficimi okuyan varsa orada da bir diziden esinlendim ama alakaları yok denilebilecek kadar az. Bu fic de öyle olacak.)
Genelde her abo ficlerinde bilgilendirme kısmı oluyor ama ben henüz hiçbir şeyi kararlaştırmadığım için böyle bir şey yapmayacağım. Belki bölüm başlarında ya da sonlarında ufak tefek açıklamalar yaparım. Bana fic hakkındaki görüşlerinizi bildirebilirsiniz ya da istediğiniz herhangi bir şey olursa söyleyebilirsiniz, dikkate alırım ve kendi kurguma dahil etmeye çalışırım. İlk defa bu kadar uzun bir açıklama yapıyorum ve sizi de daha fazla sıkmak istemiyorum. Her neyse iyi okumalar.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-Saldırı-
Hayatımın mahvolduğunu anladığımda artık her şey için çok geçti.
Sessizlik içimde bir düğündü. Yıllar önce tam da bu aylarda hayatım mahvolmuştu. Ekim aylarından bu yüzden hep nefret ederdim. Yapraklarını döken ağaçlar gibi çıplak kaldığımı hissederdim. Babam tam da bu soğuk ekim aylarının birinde ölmüştü. Annem ise beni bir adam için terk edip gittiğinde her yer yapraklarını dökmüş ağaçlarla çevriliydi. Bunlar yaşanırken çok küçüktüm. Bazı olayları hatırlayamayacak kadar küçüktüm.
Büyükannem bana bakamayacak kadar yaşlı olduğundan bir abla ile kocaman bir eve gittiğimizi hatırlıyorum. Bu evde hep çocuklar vardı. Abla bana onlarında aileleri tarafından terk edildiğini söylediğinde bu dünyada bunları yaşayan tek kişinin ben olmadığımı bilmek içimi rahatlatmıştı. Fakat yetimhanedeki günlerimi pek hatırlayamıyorum. Ya her günüm aynı geçtiğinden ya da... bilmiyorum sadece belirli şeyler dışında 9 yılımı geçirdiğim bu yer aklımda sadece bir binadan ibaretti. Oranın bana kazandırdığı tek şey ise Namjoondu. Hayatlarımız benzerdi. Onun annesi ölmüştü ve babası genç bir omega için onu yalnızlığa terk etmişti. Ben yetimhaneye geldikten bir yıl sonra o gelmişti. Hemen yan yatağımda yattığından ve geceleri sürekli ağladığından onu teselli etmiştim defalarca. Namjoon bana hala "Taehyung çok iyi hissettiriyorsun." demekten vazgeçmemişti. Hatta ne zaman bunu dese o geceleri anardık. Ağlamaktan gözyaşları kuruyan bir çocuk için ne yapılır o zamanlar pek bilmiyordum. Elimden sadece ona sarılmak gelirdi. Namjoon'da ona annesi gibi hissettirdiğimi söylerdi. Hatta Namjoon bu yüzden benim bir omega olduğumu düşünürdü ama hayır ben bir alfaydım. Sadece baskın bir alfa değildim. Pasif olmak sorun değildi. Her neyse bu durumu çoktan aşmıştım.