Merhabalar
Birazcık geç oldu ama geldim...
Keyifli okumalar efenimmm ❤️💓
🥀
Ne yani bu dünyanın bize miydi garezi yoksa herkese karşı mı aynıydı anlamış değilim doğrusu.
İnsanlar niye sürekli yıpranır, üzülür, düşer, ağlar...
Üstelik elinden tutup da kaldıranı, göz yaşını sileni, güldüreni de olmaz o kimselerin çoğu zaman.
Hep böyle anlarda yanlızdır. Çaresizdir. Başı eğiktir hep. Ve gözleri kan çanağıdır.
Ki kalbini göremeyiz bile. Kim bilir orası ne haldedir.Bu acılar hayatımızdan çaldıkları mutlulukları ne yapacaklar ki? Yoksa kendilerine mi saklayacaklar. Ama onlara lazım mı mutluluk?
Adı üstünde acı değiller mi niye mutluluğa ihtiyaç duysunlar ki? Onlara acı lazım. Ne demeye alıp götürüyorlar mutluluklarımızı. Tamam yine acı versinler de onları da almasınlar, kenara kıyıya köşeye koysunlar işte.
İhtiyacımız olacak belki... Belkisi bile fazlayken oysa.
Ama Allah kimsenin omuzuna taşıyamayacağı yükü yüklemezmiş der annem. Haklı aslında. Her şey bizim için bir imtihan ve bizim bu imtihanı geçmemiz şart. Yoksa sınıfta kalırız. Acı hayatın zor sınıfında.
Açelya omuzumda öylece ağlarken dayanamamış bende bir iki damlanın süzülmesine müsaade etmiştim göz pınarlarımdan.
Ne kadar da kolaydı insanları kırmak, üzmek, ağlatmak...
Hele biraz önceki duygusuz ve kaba adam için. Resmen Açelya sadece güldüğü için hiç düşünmeden acımasızca sarf etmişti ağzından çıkan cümleleri. Ölçüp biçmeden. Hangi harfin kalbinde ne kadar yara ve kanama yapacağını değerlendirme gereği bile duymadan.
Oysa ben hep öyle yaparım. Ağzımdan çıkacak her bir harfin bile ağırlığını ölçer öyle bir araya getirir ve sonra sarf ederim cümlelerimi. Keza kimsenin gözündeki inci tanelerinin bir damlasını bile benim yüzümden akıtmasına dayanamam. Kimsenin benim yüzümden üzülmesine asla ama asla istemem.
Şimdi ise Tarık amcanın yani Açelya nın babasının ve Haldun amcanın yani Açelya nın amcasının karşısında oturuyorduk.
Açelya göz yaşlarını zar zor durdurmuş ve mutluluğun değil acıların yuva yaptığı gülümsemesini yüzüne takınmıştı. Bir iki dakika kadar gözlerinin kızarıklığının geçmesini bekledikten sonra salona geçmiştik. Salon da ne salon ama. Bizim evin bile daha küçük olduğuna kalıbıı basabilirim.
Kahve tonlarının ahenkle birbirine uyum sağladığı çok güzel bir salondu. Bir duvar tamamen yerden tavana kadar camla kaplıydı açık kahve perdeleri çok ince ve zarifti. Aynı renklerde yere serilmiş bir halı ve halının üzerinde büyük koltuk takımı iki tane de tekli koltuk vardı. Koltukların tam ortasında camdan büyük bir sehpa bulunuyordu. Tavanda yan yana bulunan, göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahip olan iki adet avize vardı. Duvarlar pahalı olduğu her şekilde belli olan sayısız tablolarla doluydu. Karşı duvara yuvarlak şık bir ayna koyulmuş hemen önüne konulan masa ise çeşitli biblolarla ve ev aksesuarları ile doldurulmuştu. Aynanın hemen yanında bulunan cam vitrinde ise fotoğraflar vardı. Birbirinden güzel küçüklük fotoğrafları. Buradan net görünmüyordu ama orada Açelya nın olduğu bir fotoğraf vardı. Ve yüzündeki güzel gülümsemesiyle duygusuza bakıyordu.
Oha!
Ama şu da vardı ki duygusuz adamda ona içtenlikle gülümsüyordu.
Allah'ım deliriyor muyum yoksa bu bir halüsinasyon mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıkımlar
RomanceKardeşi gibi gördüğü kuzeni ölünce hayattan ümidini kesen ve sadece ailesi işin yaşamaya devam eden genç bir kız Lina Yankı Ve aynı şekilde kardeşi gibi gördüğü kuzenini psikopat babasından korumak için her şeyi yapan genç bir adam. Ege Devrim Bu...