"DESTEK"

66 25 96
                                    


Herkese merhabalaaar.

Nasılsınız bakalım umarım iyisinizdir.

Yeni bölümü kaptım geldim sizee.

Keyifli okumalar🤭❤️

🥀

Hep duyduğumuz sözler vardır. Herkesten duymaya mecbur kaldığımız demeliyim aslında.

Nedir bunlar derseniz eğer derler ya hani işte senin güven problemin var. Kimseye güvenmiyorsun. Herkese karşı soğuksun buz gibisin. Kimseyi sevmiyorsun taş kalplisin falan filan.

Hep böyledir içimizi bilmeyen insanların sözleri. Hep canımızı yakmak için uğraşırlar. Zaten hiç dinmeyen yaralarımıza tuzu boca ederler üzerine. Ve öyle bir yakarlar ki canımızı o yara hep ilk günkü gibi kalır. Hiç değişmez.

Ama bilmezler işte. Biz içimizde ne yaşıyoruz. Neden insanlara güvenmiyoruz neden sevemiyoruz neden herkese karşı soğuk ve buz gibiyiz.

Bunlar bizim isteğimiz mi? Ya da kendi kendimize edindiğimiz şeyler mi? Hiç düşündünüz mü?

  Bir insan kimseye güvenemiyorsa bunun sorumlusu nasıl kendisi olabilir ki? Yok mudur bir yaşanmışlığı. Bir acısı bir kalp sızısı. Kurmamış mıdır tüm güvenini yerle bir etmemiş midir birisi. Her şeyini elinden almamış mıdır?

Durum böyleyken nasıl güvenir başka insanlara insan. Tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkmaz mı? Acaba demez mi acaba yine aynı şeyler mi olacak? Yine acı mı çekeceğim?

İşte bu sorular insanı yanlızlaştırır. Soğutur herkesten. Uzaklaştırır. Ve sorumlusu ise aslında kendisi değildir ona bunu yaşatandır ama anlamaz çoğu insan. Çünkü görmek istediği kadarını görür her şeyin işine gelen tarafını. İşine gelmeyen tarafı ise sadece kişinin kendi canını yakar ve öylece kalır.

Suçlu olmamasına rağmen bedeller ona ödeditilir. Hem de en ağır bedeller.

Kızın arkasından bakmayı bırakarak bir sandalyeye oturdum. Ne yapacaktım ben böyle bir okulda hiç bilmiyordum. Nasıl davranacaktım.

Bana haksızlık karşısında susmamam gerektiği öğretilmişti. Ezilen birisini gördüğüm zaman onun tarafında yer almam ve eğer gücüm yetiyorsa da korumam gerektiğini öğretmişti annem bana.

Ne kadar susmam gerekse de yeri geldiğinde asla susmayacağımı çok iyi biliyordum. İllaki başıma bir iş alacaktım.

Ama bu okul son şansımdı. Eğer buradan atılırsam annem de babam da çok üzülürdü. Zaten başka bir okul kabul etmiyordu ki.

Sıkıntıyla iç çektim. Başıma gerçekten büyük belalar alacağıma emindim. Ama bunu en aza indirmeye çalışacaktım.

Daha fazla burada oturmanın bir anlamı olmadığını düşünerek yavaşça ayağa kalktım. Ve yönümü tamamen kütüphaneye çevirerek içeriye bir göz gezdirdim.

  Bazıları küçük bazıları büyük olmak üzere çok sayıda beyaz ve krem renginin çok güzel uyumuyla yapılmış masalar bulunuyordu ve etrafında sadece krem rengine sahip şık sandalyeler mevcuttu.

Raflar ise sadece beyaz rengindeydi. Ve hiç eksiksiz kitaplarla doluydu. İrili ufaklı ince kalın bir sürü kitap...

Duvarların rengi de krem renginde boyanmıştı. Ve kütüphanede beyaz ve krem renginin ahengi sağlanmıştı.

Kafamı biraz yukarı doğru kaldırıp da tavana baktığımda ise çok şaşırdım. Çünkü öyle güzel bir gökyüzü resmi konmuştu ki. Capcanlı renkler kullanmıştı. Bulutların bir pamuk şekerden farksız gibi çizilmiş olması harikaydı. Ve muhteşem bir resimdi.

YıkımlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin