Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
sen kendinde kal n'olur, n'olur bizim için, bizim için, bizim için
∿
______________________________
parkjm: sen kendinde kal.
128,9k. beğenme, 327,2k. retweet
______________________________
"inanabiliyor musunuz? en kötüsü de benim onun için bir şeyler ifade ettiğimi sanmamdı." elimdeki şişeyi tekrardan kafama diklediğimde, gittiği gün aklıma tekrardan sızıvermişti.
geçen günlerde jimin'i ektiğim adamlardan birkaçıyla dandik bir barda dandik bir sohbet döndürmekten bunaldığım için ağzımdan bir anda çıkan kelimelere engel olmadım. olmak için de uğraşmadım.
bu yaşadıklarımı, yabancı olan bu duyguları biraz daha içimde tutarsam patlayacaktım, biliyordum. tek sorun, ne yapacağımı bilmiyordum ve bu masada dönen lanet sohbet beni germekten çok boğuyordu.
o minik, sade kafede beni "hoşçakal." diyerek bırakıp gitmişti. pekâlâ, güzel. bir anda çekip gittiğini gördüğümde bir şey diyememiştim. gerçi, ne diyebilirdim arkasından?
insanların olduğunu umursamadan o kafede ağladığımı kendime bile itiraf edemiyorken.. içimdeki küfürlerin hepsini masaya sertçe koyduğum şişe sayesinde bir kenara savurmuştum.
bir vedayı hak ettiğimi düşündüğü için ona şükür mesajı atmamı söyleyen karşı komşumun suratına hunharca yumruk atmak istiyordum.
evet, böyle bir şey hakkında şaka yaptığı -daha doğrusu şaka yapmadığını söylediği için onu öldüresiye dövmek istiyordum çünkü ben veda etmek istemiyordum. veda diye bir kelimenin var olmasını istemiyordum.
o, bunun yanlış olduğunu bana iliklerime kadar hissettiriyordu, ama.. her neyse. o her şeyine kadar haklıydı. ben ona ait değildim, o bana ait değildi. biz bir olamazdık. benim kendi, küçük hayatıma ve tanrı'ya sevgilimi geri vermesi için dua etmeye devam etmem gerekiyordu.
son üç ay içinde beni resmen bambaşka biri yapmıştı. hoş, bundan şikayetçi olmak gibi bir hakkım yoktu ama şimdiki hâlimdense eski, ruhsuz jeon'u tercih ederdim.
daha beş ay öncesine kadar karşılaştığım bütün kişiler duygusuzlaştığımı söylerdi, genellikle sadece hüznü hissettiğimi ve buna bir son vermemi isterlerdi. hayatın devam ettiğini, bundan ibaret olmadığını söyleyip dururlardı.