Didin't she die?

5.6K 275 215
                                    

Profilimdeki konuşma panosundan aldığım yanıtların çoğunluğu 1.hikayenin yayımlanması yönündeydi. Bu yüzden Memory'ye başlıyoruz. İkinci kitap belki ilerde yüklenir. Ve Peter Parker hikayesi isteyenlere bir hikaye sözüm olsun. Peter konulu güzel bir hikaye yayımlayacağım. Ancak derslerim dolayısıyla birkaç ay sonraya kalacak gibi. Gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkür ederim. İyi okumalar😘

Stacy içinde bulunduğu aracı son hız sürmeye devam etti. Bir eliyle gözünden düşen yaşı sildi. Sadece kısa bir süre sonra kurtulacaktı. Her gece gördüğü kabuslardan, tanımadığı yüzlerden, içindeki yarım kalmışlık hissinden, ruhundaki dolmayan boşluktan kurtulacaktı.

Ruhunda yaşadığı derin acıdan kurtulmayı istiyordu. Ona gerçek gelmeyen şeylerden, bir tiyatronun parçasıymış gibi hissettiren şeylerden, bir kukla gibi yönlendirilmekten kurtulmak istiyordu.

Etrafını kısaca süzdüğünde uygun bir yere geldiğini fark etti. Emniyet kemerini çözdü ve ellerini yavaşça direksiyondan çekti. Gaza basmayı bırakmamıştı. Ölmek için ne harika bir gün, diye düşündü. Yüzünden silemediği buruk gülümsemesi ve göz yaşlarıyla geriye yaslandı. Gözlerini kapattı. Çok değil birkaç saniye içinde büyük bir gürültü koptu. Stacy vücudunda hissettiği acıyla başardığını umdu.

***
"Artık önüne bakman gerek Tony."
"Bir daha bana bu cümleyi kurmayın! Ne kadar zor benim için farkında mısınız?! Benim yüzümden öldü! Ben onu koruyamadığım için öldü! Benim sevdiğim kadın öldü Steve." Son cümlede Tony'nin kısılan sesi Steve'i mahvetmişti.

Tony için kolay olmadığının farkındaydı. Steve için de kolay değildi. Tony sevdiği kadını kaybettiyse Avengers da arkadaşını kaybetmişti. Neşesini kaybetmişti. Tony Stark'ı dize getirebilen tek kadın artık ölmüştü. Onun ölümü herkesten bir şeyler götürmüştü. Natasha ve Wanda'dan kız kardeşini; Steve, Bucky, Thor ve Bruce'dan arkadaşını; Loki'den suç ortağını, Clint'ten ok arkadaşını; Peter ve Pietro'dan oyun arkadaşını götürmüştü. Tony Stark'tan ise hayatını.

Tony çok acı çekiyordu Steve bunun farkındaydı. Ama böyle giderse Tony'nin kendine bir şey yapmasından endişeleniyordu. Tony son 6 ayda çok değişmişti. Her gün sevdiği kadının mezarına gidip ağlıyordu. 6 aydır hiçbir göreve çıkmıyor; garaja inip çalışmıyor, zırhlarına elini bile sürmüyordu. Tony Stark pahalı içkilerine bile elini sürmüyordu. Onu unutturacak hiçbir şeyi istemiyordu.

"Senin için ne kadar zor olduğunun farkındayım. Ama lütfen toparlanmaya çalış. O gideli 6 ay oldu Tony. O da seni böyle görmek istemezdi. Hayatına devam etmeni isterdi." Tony'nin yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.
"Hayır. Benim sevgilim kıskanç bir kadın Rogers. Beni başkasıyla görmeyi istemezdi." Tony, Steve'in ne cevap vereceğini beklemeden arabaya bindi. Daha fazla şehir merkezinde kalmak istemiyordu. Bu şehrin her köşesi ona sevdiği kadını hatırlatıyordu.

Steve de arabaya bindiğinde Avengers üssüne sürmeye başladı Tony. Arabaya biner binmez bir müzik açtı. Belki şarkı melodileri aklını dağıtabilirdi.

Tony ve Steve şehre uzak kalan Avengers üssüne giderken yolda gördükleri kazayla aracı kenara çektiler. Kendi araçlarından inerken hurdaya dönmüş arabayı inceliyorlardı.
"Aman Tanrım. Ne olmuş burada böyle?"
"Rogers arabaya çok yaklaşma patlayabilir." Steve kafa salladı.
"Tamam. İçinde biri var mı bakacağım." Steve araçta kimseyi göremedi ama direksiyondaki kan izleri gözünden kaçmadı.

Tony hurda olmuş araca bakmayı kesip çevreye bakmaya başladı. Yol düzgündü, yağmur yağmıyordu, kazayı tetikleyecek hiçbir şey yoktu. Acemi bir sürücü direksiyon hakimiyetini kaybetmiş olmalı diye düşündü.

"Aracı kullanan kişi içerden fırlamış olmalı. Emniyet kemeri açık." Steve arabanın kaputuna fırlamış çantayı hızlıca alıp arabadan uzaklaştı. İçinden kimlik bulabilmeyi umut ediyordu. Tony ise etrafa bakıp yaralı bir beden arıyordu. Steve çantayı karıştırıp içinde bir kimlik arıyordu ya da bir ip ucu.

"Rogers! Şurada biri var!" Steve çantayı kendi arabalarının kaputuna bırakıp Tony'ye ilerledi. Tony gördüğü kızın yanına çökmüş eliyle nabzını yokluyordu.
"Yaşıyor."
"Şehir merkezi çok uzak. Üsse götürelim." Tony kafa sallayarak onu onayladı ve yerde yüzüstü yatan kızı çevirdi. Kızın yüzüne gelen saçları eliyle ittiğinde gördüğü yüzle kalakaldı. Kızı yere bırakıp geriledi. Steve de şok olmuştu. Tony gözleri dolarken mırıldandı.

"Stacy.. Steve. Steve sen de görüyor musun? Ben-ben yanlış gör-"
"Görüyorum Tony. Yanlış görmüyorsun. Bu- bu Stacy." İkisi de kendi söylediklerine bile inanamıyorlardı. Tony telefonunu çıkarıp Stacy için bir ambulans istedi. Ancak bir hastaneye değil onu üsse götüreceklerdi. Ambulans gelince sağlık görevlilerinin Stacy'i araca bindirmesine yardım ettiler. Tony araca binerken Steve kızın çantasını alıp Tony'nin arabasına bindi ve üsse sürmeye başladı.

Tony yol boyunca bunun bir rüya olmasından korkuyordu. Kızın yüzüne defalarca kez bakmış, ona dokunmuştu; gerçek olduğunu kendine ispatlamak ister gibi. Steve ise hala ne diyeceğini bilmiyordu. Sadece yol hakimiyetini kaybetmemeye çalışıyordu.

Üsse geldiklerinde Tony hızla sedyedeki Stacy'yi medikale götürdü. Steve yolda Bruce'u aramayı akıl edebilmişti. Bruce gördüğü bedenle kısa süreli şoka girse de sonra toparlamış kıza müdahale etmeye başlamıştı. Tony kendini bir koltuğa atmış olanları düşünüyordu.

Stacy onun sevgilisiydi. Her şeyden çok sevdiği, kendinden bile sakındığı o güzel kadın. Stacy 6 ay önce Hydra'nın Avengers kulesine yaptığı saldırıda ölmüştü. Ölmüştü. Tony onun cansız bedenini kendi kollarında götürmüştü. Şimdi nasıl olurdu da Stacy yaşıyor olurdu? Eğer yaşıyorsa neden Tony'ye ulaşmamıştı 6 aydır? Ondan vazgeçmiş olamazdı.

"Tony." Tony irkilerek düşüncelerinden ayrıldı ve sesin sahibine baktı.
"Rogers." Steve çantadan çıkardığı kimliği Tony'ye uzattı. Tony kimliğe baktı. Stacy Wright. Ölmemiş görünüyordu. Yaşıyor görünüyordu. Öyleyse neden?

İçeri koşarak Natasha girdi. Koltuğa oturmuş ağlamakta olan Tony'ye ve onun yanındaki Steve'e baktı.
"Doğru mu bu?!" Kızıl ajan göz yaşlarını tutamazken devam etti.
"Stacy yaşıyor mu?" Tony kafa salladı. Onun konuşamayacağını anlayan Steve konuştu.
"İçeride. Bruce müdahale ediyor."

Kızıl saçlı kadın bir koltuğa oturup başını elleri arasına aldı. Buna inanmak güçtü. O da çok acı çekmişti. Stacy onun kız kardeşi gibiydi. Aralarından su sızmazdı. 6 ay önce onu kaybettiklerinde Natasha da mahvolmuştu. Duygularını ustalıkla gizleyen bu kadın son duygularını da Stacy ile gömmüştü.

Bir saatin ardından herkes bekleme salonuna doluşmuştu. 6 ay önce cenazesine katıldıkları arkadaşlarının şimdi içeride tedavi olmasını bekliyorlardı. Bruce çıkınca onun etrafına toplandılar.
"Ne oldu? İyi mi?"
"İyi. Arabadan dışarı fırladığı düşünülünce bir kafa travması geçirmemesi mucize gibi. Birkaç kırıkla atlatmış."

"Ne zaman kendine gelir?"
"En erken yarın sabah." Tony derin bir nefes aldı. Boğazındaki yumru biraz olsun hafiflemişti. Ama hala aklını karıştıran yüzlerce soru vardı. Ve araştırmaya bir yerden başlamalıydı. Ama önce Stacy'nin uyanmasını istiyordu.

"Onun Stacy olduğuna emin miyiz?" Bruce, Wanda'ya baktı.
"DNA için alınan örnek uyuşuyor." Peter, Tony'nin kötü halini gördüğü için bir soru sormadı ama Pietro aklındakini sormaktan çekinmedi.
"O zaman biz 6 ay önce kimin cenazesini yaptık?"

Düşüncelerinizi aşırı merak ediyorum. Yorumlara buyurun! 🙋🏻‍♀️

MemoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin