O gün Begüm ile konuşmamızdan sonra aradan 4 gün geçmişti. Biz ise bu 4 gün içerisinde hayatımızı sorguluyorduk ve yarım kalmış sorularımızın cevaplarını aramaya çalışıyorduk. Begüm'ün doktor ile babasının konuşmasından hatırladığı tek sözün ''tüp'' olduğunu duymam ile hemen Begüm ile eve gelerek, 4 gün boyunca bunun ne anlama geldiğini çözmek için çabalıyorduk. Bu ''tüp'' kelimesi 'tüp bebek' olmalıydı çünkü insanlar doktora gittiklerinde ya doğum yapacaklardır ya da hasta olmuşlardır ve doktorun yanında da konuşulan konunun 'ocak tüpü' olmadığı kesin. Bu durumda bir kişi hamile oluyordu ve hamile olan kişinin doktor ile Remzi amca olamayacağına göre geriye tek seçenek olarak Reyhan teyze kalıyordu ve o da kaç yıldır kayıptı. Ama eğer gerçekten Reyhan teyze hamileyse aradan yıllar geçmişti ve çocuk düşmediyse bu doğumunu çoktan yapmış olduğu anlamına geliyordu. Buda sonuç olarak Begüm'ün görmediği bir kardeşi olduğunu ortaya koyuyordu. Bizim anlamadığımız şey ise yıllar önce Reyhan teyzenin Ferit amca ile aynı anda nasıl ortadan kayboldukları? , Ferit amcanın yoksa Reyhan teyzeyi kaçırdığını mı ya da ikisinin beraber mi kaçtıkları? , Kaçtılar ise ya da ikisini beraber birilerinin kaçırdıkları zamandan buyana nerde, nasıl bu zamana kadar onlardan hiç bir haber ve iz alamadan kalabildikleri? ve neden ortada değiller? İşte Begüm ile beraber günlerden beri bütün bu soruların cevaplarını bulmaya çalışıyorduk ama elimizde hiç bir delil ya da kanıt olmadığı için ortaya mantıklı bir öneride atamıyorduk. Sonunda Cuma günü okuldan çıktıktan sonra babamın evine gizlice giderek belki bir ipucu bulabiliriz ümidiyle okula gitmiştik. Okuldaki derslerden yine başım ağrıyarak çıktıktan sonra Asude teyzeye önceden 'Biz okuldan sonra biraz dolaşıcaz o yüzden eve geç gelebiliriz.' Dedikten sonra babamın evine doğru en yakın giden dolmuşa binerek yola koyulduk. Yolda giderken yanımda getirmiş olduğum, cebimdeki kulaklığımı çıkartarak dolmuşun en sonundaki cam kenarına yerleştim. Begüm'de cam kenarı sevdiği için o da önümdeki koltuğun cam kenarına oturdu ve babamın evine doğru gitmeye başladık. Sol tarafımda bir hareketlenme olunca yaşlı ama oldukça bakımlı bir ninenin yanıma oturduğunu fark ettim. Tekrardan camdan dışarıya baktığımda yağmurun şırıl şırıl yağdığını izlerken bir yandan da insanların yağmurun altındaki koşuşturmalarını görüyordum. Bence yağmurun altında ıslanmak gibisi yok ama insanların neden yağmuru sevmiyor oluşu ve yağmurun altında ıslanmadan koşuşturduklarını anlamıyorum. Biraz sonra gök gürüldediğinde dinlemiş olduğum şarkının en sevdiğim yeri gelmişti ve kendime engel olamayıp gözlerim kapalı bir şekilde dolmuşun içerisinde, oturmuş olduğum koltukta kendi çapımda şarkı ile ritim tutmaya başladım. Gök gürültüsünün şiddeti arttığında bende şarkıyı dinleyerek kendimden geçiyordum. Yanımda yine bir hareketlenme olduğunda gözlerimi aralayarak kirpiklerimin altından bana şaşkınca bakan nineyi ve bana durmam için elleriyle garip-gurup işaretler yaptığını fark edince ben tekrar gözlerimi kapattım ve şarkımı dinlemeye devam ettim. Bu sefer sol kulağıma takmış olduğum kulaklığımın kulağımdan çıktığını anlayınca ön koltuktaki Begüm'ün bana doğru bakarak sırıttığını gördüm. Bana, yanıma bakmam gerektiğini gözleri ile işaret ettiğinde bu sefer ninenin de benim dinlediğim şarkıyı dinlediğini ve ayağıyla yavaşça ritim tuttuğunu fark ettim. Pek aldırış etmeden tekrar gözlerimi kapatarak kafamı cama yaslandığımda Begüm'ün fotoğrafımızı çektiğini anlamıştım.
Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra ön taraftan omuzumun dürtülmesiyle içimin geçtiğini ve Begüm'ün de beni uyandırmaya çalıştığını anlamıştım. Dolmuştaki kişilerin azaldığını gördüğümde yanımdaki yaşlı ninede kalkıyordu ve bana ''Şarkı seçimin güzelmiş, beyendim ama bir daha ki sefere yerinde normal bir şekilde oturarak dinlersen daha iyi olur tamam mı küçük cimcime? Hadi görüşürüz.'' Dediğinde bende ona ''Tamamdır.'' Dedim ve ninenin dolmuştan inmesine yardım ederek bizde Begüm ile indik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'YAĞMURUN ARKASINDAKİ SİS'
Misterio / Suspenso''Hayat'ta kalmayı başarırsan harlanan ateşte yanarsın ama başaramazsan aynı ateşte kara bir kömür olarak kalırsın.'' ''Ve şunu çok iyi biliyorum ki ben bu Dünya'yı kasıp-kavuran, gittikçe daha da çok alevlenip harlanmaya devam eden bu ateşe, körük...