-Annabeth-
Gözlerime inanamadım Calipso kamptaydı. Percy'yi ondan uzak tutsam iyi olurdu.
Calipso'yu fark edince hemen ayağa kalktık. Percy, Calipso'yu karşısında görünce afallamıştı biran. Ama uzun sürmedi. Percy, Leo'a adına sevinmişti; eminim ki kendi adına da sevinmiştir çünkü ona karşı hala daha birşeyler hissediyor olmalı. Sonra Leo bir şaka yapıp ortamdaki gerginliği aldı. Sonra Percy beni Calipso'ya tanıtı. Birden Calipso bana sarıldı ve benimle tanıştığına mutlu olduğunu söyledi. Ya Percy'yi unutmuştu ya da bunların hepsi bir numaraydı. Sonra Leo Calipso'yu alıp yürümeye devam ettiler. Ben Percy öyle bir baktim ki Percy bana "Gidip bir Bayan O'leary'nin kaka yapmışmı bakayım" dedi bu beni daha da sinirlendirdi.
Sinirimi dindirmek için gidip biraz çalışayıp.
-Percy-
Büyük ihtimal hayatımın en büyük hatasını yaptım. Annabeth'den kaçtım. Şimdi bana daha da sinirli olmalı. Calipso'yu görmeyeli epeyi olmuştu. Leo'yla olmasınada pek sevinmiştim ama Annabeth ille bu günü zor bir gün kılacak. Bayan O'leary'nin yanına gittim ama dışkılarını temizlemedim.
Sonra Annabeth'e gittim. Yanımada biraz çiçek aldım. Ardından yolda giderken ağaçların arasından Leo çıktı. Leo'nun başı kanıyordu. Ona ne olduğunu sordum. Bana sadece "Calipso, Calipso..." dedi. Hemen dalgakıranı çıkardım ve ağaçların arasına daldım.
Tam kaybolduğumu düşünürken Calipso'nun sesini duydum. Sesin geldiği yer bir mağraydı. İçeri girdim Calipso ellerinden bağlı bir şekilde baygındı. Baygın mı? Demincek bağırıyordu. Hemen arkamdan kapı kapandı. Bu kapı sihirliydi. Kapıyı açmayı bir türlü başaramadım. Calipso uyanmıştı ve ben da bağlarını çözdüm. Bana sarıldı ve bana burdan nasıl çıkacağımızı sordu. Bunum cevapını bilmiyordum. Keşke birini çağırabilsem yada su olsa. Normalde mağraların çoğunda olur. Şansımıza küs. Ceplerimi karıştırmaya başladım. Cepimde çiğnenmiş bir sakız, maşa ve telefon vardı. bunlarla ne yapacaktım ben! Hop geri bas telefon! Çok tehlikeli olabilir ama denemek zorundayım. Bu dafa şans yüzüme güldü telefon çekiyordu. Rehbere baktım sadece Annabeth, Leo ve Kıvırcık vardı. Leo şu anda revir de olmalıydı. Kıvırcık'da yeni melez bulmaya gitmişti. Yani tek çağre Annebeth. Ona Calipso'yla olduğumu öğrenirse çıldırırdı onun için söylememeye karar verdim ama telefonda konuşurken yanlışlıklan ağzımdan kaçtı. Kafamı duvara vurmak istiyordum. Annabeth tamam dedi ve telefonu yüzüme kapattı.
Bende Calipso'nun yanına oturdum.
-Annabeth-
Neee! Percy o kızla mağrada yalnız. Hemen orayaa gidip Percy'i almam gerek.
Önce Leo'ya neresi olduğunu sormak için yayına gittim. Yatıyordu ama iyiydi. Leo dutturdu oda gelsin diye. Hayır dedim sen hastasın dedim. Leo beni kafaya takmadı ve ayağa fırladı. Frank ve Hazel'de bizimle geldi. Yanıma büyü kitabı, dinamit ve çantamı aldım. Leo bizi onlara götürdü. Percy diye bağırdım, Leo'da Calipso diye. Percy'nin sesini duyunca birden mutlu oldum. Onları bulmuştuk ama kapıyı nasıl açacağız? Sihir kitabını karıştırmaya başladım. Frank türlü hayvana dönüşüp kapıya çarpıyordu, Hazel güçlerini kapıda deniyordu, Leo ise kapıya ateş fırlatıyordu. Çaresizlik için de kitabı kapattım ve ne göreyim. Kitabın arka kapağında bu mağra hakkında birşeyler vardı. Kapıyı açmanın tek yolu.................bir...........................................cehennem ...........................tazısının................................................................................dışgısı.................Nee! İğrenç! Frank ve Hazel kampa gidip Bayan O'leary'i aldılar ve yanlarında da yemek ve su getirdiley. Bayan O'leary sadece Percy'i dinlediği için Percy'e ona sıçması gerektiğini söylemesini söyledim. Percy ilk bir şey deyecek oldu ama söylemedi .Bayan O'leary'e söyledikten sonra Bayan O'leary tualetini kapıya giderdi... Bunu görmeye daha fazla dayanamadım ve arkamı döndüm. Bayan O'leary işini görür görmez kampa doğru koşmaya başladı. Kapı açıldı ve Percy'le Calipso dışarı çıktı. Koşup Percy'e sarıldım, Calipso da Leo'ya. Artık geri dönme vakti gelmişti. Leo Calipso'yu büyük eve götürdü. Bizde kulübelerimize gittik ama önce Percy'i öptüm ve ona"İyi geceler yosun kafa" dedim.
