45. Bölüm - O Kadın

492 49 26
                                    

 “E? Şimdi ne yapacaksınız?”

  “Neden sakladın?” diye cevap veriyor soruma. Venüs ve Mensis’e bakıyorum.

  “Çünkü bir söz verdim. Uzun zaman önce. Semi, yani beni büyüten adama bunu kimseye söylemeyeceğime dair söz verdim.”

  “Ama neden? Bundan çok daha iyi bir hayatın olabilirdi?”

  “Gerçekten mi?” diye soruyorum inanamayarak. “Halinize bakın! Aranızda gerçekten mutlu olan biri var mı? Hayatınız boyunca kimseyi sevemeyeceksiniz. Asla biriyle birlikte olamayacaksınız. Bir aileniz olmayacak ve hatta arkadaşlarınız bile. Eğer seçilmeseniz size ne olacağını bile bilmiyorsunuz. Eskiden bunu neden saklamam gerektiğini ben de anlamazdım. Ama artık mantıklı geliyor.” Bir süre sessizce birbirlerine bakıyorlar. Gen sonunda bana cevap veriyor.

  “Senin bizden biri olduğunu söylemeyeceğiz. Sen istemediğin sürece.” Bu beni biraz olsun rahatlatıyor.

  “Hayatından daha mı önemli? Anlıyorum. Bir varis olmayı istemiyorsun ama sence de bu kadarı fazla değil mi?” Başımı iki yana sallıyorum.

  Hayır, değil. Şah varisini seçmek üzere. Bunu sen söyledin. Şimdi olmasa bile çok yakında. Bir varis olabileceğimi söyleseniz bile beni kabul etmeyebilir. Çünkü gerçekte bir varis olsam bile artık olamam. Hiç eğitimim yok. Yıllarca bu sarayda yaşamış herkesten daha beceriksizim. Sizin kadar deneyimim yok ve hiçbiriniz kadar iyi olamam. Her şeyden önce yaşım çok büyük ve bu saraya bir varis değil bir eşlikçi olarak geldim. Sence Şah beni gerçekten de varisi olarak kabul eder mi?” Bunu izleyen uzun bir sessizlik oluyor. Haklı olduğumu biliyorlar. Gen derin bir nefes alırken artık eskisi kadar öfkeli olmadığını görüyorum.

  “Doğru” diyor diğerlerine bakarak. Heyecan tüm vücuduma yayılırken tepkilerini izliyorum. “Açık mı konuşuyoruz?” Mensis ve Venüs birbirlerine bakıyorlar.

  “Bence ona güvenebiliriz.” diyor Venüs. “Zaten birazını biliyor.” Mensis’in beni süzerken gerildiğini görebiliyorum. O kadar savunmasızım ki… Yatağın içinde dizlerimi kendime çekip kollarımı etrafına doluyorum.

  “Ona söyledin mi?” diyor Mensis kızgın bir şekilde dişlerinin arasından konuşarak. Venüs gözlerini kocaman açmış onu izliyor. Şaşkınlık mı korku mu emin olamıyorum.

  “Hayır” diye atlıyorum yine de. “Ben anladım. Sadece şanslı bir tahmindi.” Yine de bundan hoşlanmadığını görebiliyorum. Hepimiz aynı anda Gen’e bakıyoruz. Sanki burada emirleri veren o. Bunu düşünürken Gen’in neden en favori adaylardan olduğunu anlıyorum. Üzerimizdeki otoritesi öylesine doğal hissettiriyor ki… Zorla alınmış değil hepimizin kendi isteğiyle verilmiş bir şey.

  “Ona ben de güveniyorum.” diyor sonunda. Bana döndüğünde suçlu hissediyorum. Gözleri beni bulduğu an benimkilere mühürleniyor. “Venüs ve Mensis’in durumunu biliyorsun zaten. Uzun zamandır bunun için çalışıyoruz. İkisi de Şah olmak istemiyor ve sürgüne giderlerse bir daha asla birbirlerini göremezler. Kaçmayı düşünüyorlar.” Onlara inanamayan gözlerle bakıyorum. Duydukları duymayı beklediklerim değil.

  “Nereye?” diye soruyorum hayretler içinde. “Kaçacak neresi var ki? Beyaz Ülke mi?” Yine birbirlerine bakarlarken daha da çok şaşırıyorum. Bu kez bana cevap veren Venüs oluyor.

  “Aslına bakarsan evet.” Şaşkınlıkla geri çekilirken nefesimi tutup onları izliyorum. Ne kadar ciddi olduklarını anlamaya çalışıyorum ve ne yazık ki fazlasıyla ciddi görünüyorlar. “Bir yer var. Yani bir yolu var ama çok tehlikeli.”anlatması için bekliyorum ama sözcükler sanki Venüs’ün boğazına takılıp kalıyor. Bu kez de onun yerine Mensis başlıyor konuşmaya. Ne olursa olsun der gibi…

PİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin