|10.Bölüm|

375 14 43
                                    

Bölüm şarkısı: Adele- Lovesong

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 💜

Keyifli okumalar💜💜

**

Kalbim bir kuşun kanat çırpışı gibi hızla atarken cafenin giriş kapısında koşmaktan dolayı hızlanan nefesimin düzene girmesini bekliyordum. Bacaklarım heyecandan dolayı zangır zangır titriyordu ve kalbim göğüs kafesimi dövüyordu adeta..
Onu gerçekten özlemiştim..

Anlam veremediğim davranışları ile ne zaman ya da nasıl girmişti kalbime bilmiyordum. Korktuğum, kaçtığım, istemediğim duyguların beni tekrardan etkisi altına almasına nasıl izin verdiğimi de bilmiyordum açıkçası.. Yaşadığım bütün acılara -bedensel ve ruhsal- rağmen kalbime girebilen tek adamdı Jeon Jungkook. Şimdi düşünüyordum da daha ilk gün sesini duyduğumda sert bir darbe atmıştı kalbime. Özenle ördüğüm duvarlarımı sesiyle çatlatmış, gülüşüyle yıkmıştı belki de..

Hala cafenin önünde dikiliyordum ve bunları düşünmenin sırası değildi aslında.. İçeri girip ondan özür dilemeliydim.. Gittiğim için, onu incittiğim için özür dilemeliydim.. İçeri de olup olmadığını bilmiyordum ama geleceğine olan inancım sonsuzdu. Gelecekti değil mi? Ben geldiysem oda gelirdi değil mi?

Kafamı gökyüzüne doğru kaldırıp içime derin bir nefes çekerken ‘Bana şans dile anne’ diye fısıldayarak yavaşça cafeye doğru ilerlemeye başlamıştım.

Kapıdan içeri girer girmez içerinin sakinliği ve sıcaklığı bir nebze de olsa gevşememi sağlamıştı. Gözlerim masalar da heyecanla dolaştığında onu görememiştim. Gelmemişti.. Ama gelecekti. Bekleyecektim. Gelmezse bile sorun değildi. Hak etmiştim bunu değil mi? O beni çok beklemişti. Bende o gelene kadar bekleyecektim onu.

Cam kenarında bulunan kenarlarında çiçekler olan bir masaya oturarak cafenin giriş kapısına bakmaya başlamıştım. Kapı her açıldığında çıkan ses heyecanlanmamı sağlıyordu fakat gelenin o olmadığını görmek içimdeki heyecana sert bir şekilde ket vuruyordu.

Aradan geçen 45 dakika içinde yanıma birkaç kez gelen garsona sıcak bir kahve siparişi verip tekrar kapıyı izlemeye başlamıştım. Dakikalar geçiyordu ama o gelmiyordu. Gelenler gidiyordu.. Gidenlerin yerine yenileri geliyordu fakat o gelmemişti hala..

Belki de… Belki de gelmeyecekti.. Attığım mesaja yanıt verip vermediğini bilmiyordum çünkü.. Günlerdir yataktan çıkmadığım için mesajı attıktan sonra hızlıca bir duş almış cüzdanım ve arabanın anahtarını alarak evden çıkmıştım. Telefonun yanımda olmadığını da park yerini 2 sokak arkada bulabildiğimde fark etmiştim..

Geleceğine olan inancım her geçen dakika biraz daha azalırken bakışlarımı da kapıdan çekmiş yaklaşık 2 dakika önce gelen sıcak kahveme indirmiştim..
Gelecekti. Ne olursa olsun bekleyeceğim demişti değil mi? O zaman gelirdi, gelecekti. Umutsuzluğa kapılmama ya da kötü düşünmeme gerek yoktu.. Belki bir işi vardı ve mesajımı görmemişti.. Ya gördüyse ve umursamadıysa? Hayır hayır öyle birisi değil. O net birisiydi değil mi? Her ne kadar aramızdaki ilişki biraz karmaşık olsa da duygularında ya da tavırlarında net birisiydi.

Düşüncelerim dudaklarımdan sessiz bir kıkırtının düşmesini sağlamıştı. Asla net birisi değildi bana karşı. Kimi kandırıyordum ki? Bu davranışları yüzünden karışmamış mıydı benim kafam.. Tanrı aşkına benim kafam her şeye karışıyordu zaten. Neyi sorguluyordum ben şuan?

Kafamın içinde çıkan çatışma beni dehşete düşürmüştü. Gelip gelmeyeceğini düşünen aklım hangi zaman diliminde onun tavırlarını sorgulamaya başlamıştı? Önemli değildi. Geçmişte olan davranışları önemli değildi. Beni kırmamıştı ki. Sadece dengesiz tavırları aklımın karışmasını sağlamıştı. Bunu düşünmemem gerekiyordu. Neden o şekilde davrandığını bile bilmezken bunu düşünüp gelmeyecek umutsuzluğuna düşmemem gerekiyordu. O gelecekti..

ÇEMBER // TAEKOOK +18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin