0.5

1.3K 151 78
                                    

Felix;

Üzerime geçirdiğim siyah hırkanın kollarını biraz daha çekiştirdim. Evet, şuan kavga etmeye gidiyorum. Hayatında hiç kavga etmemiş biri olarak sürekli kavga eden biriyle kavga edeceğim.

Niye yalan söylüyorum ki? Dayak yiyip oturacaktım işte. Yalan söylemeye gerek yok.

Kavga edeceğimiz yere yaklaştığımda şapkamı kafama geçirdim. Changbin'in yüzümü görmesini istemiyorum. Bunun tabiki bana sürekli güzellik dediğinin fakat güzel olmadığımla alakası yok. Nedense onu hayal kırıklığına uğratmak istemedim. Hayallerinde güzel olarak yaşayıp gideyim işte.

Korkuyordum. Hemde çok pis korkuyordum. Canım acıyacak mı? Peki bir yerim kanayacak mı? Hastaneye gitmem gerekecek mi? Yoksa kendim halledebilir miyim? Evde batikon var diye biliyorum.

Ellerim titremeye başladığında kendimin bu haline güldüm. İnsanlara sürekli kafa tutan biriydim fakat kavgadan korkuyordum. Aptalım değil mi? Tam bir aptalım. Changbin beni çok pis benzetecek.

Changbin'i birkaç çocuğu döverken izlemiştim ve ben o yumruklardan asla sağ çıkamam. İmkanı yok.

İçimden acaba geriye mi dönsem diye geçirmeden edemedim. Ama ileride gördüğüm Changbin bunun çok geç olduğunu söylüyordu.

Derin bir nefes alıp kendimi yiyeceğim dayaklara hazırladım. Bu biraz uzun sürmüştü çünkü korkuyorum.

Yavaş adımlarla Changbin'e doğru ilerlerken bir yandan da ne yapacağımı düşündüm. Acaba ona bir yumruk atıp kaçsam olur mu?

"Lee Felix?"

Changbin'in sesi kulağıma geldiğinde başımı hafif kaldırıp ona baktım. Kafasına taktığı beyzbolcu şapkasıyla gerçekten havalı gözüküyordu.

"Biraz geciktin. Yoksa korktun mu?"

Changbin alayla sırıttığında başımı iki yana salladım.

"Niye korkayım ki?"

Alayla konuştuğumda Changbin yüzündeki alaylı sırıtışı silmeden bana doğru birkaç adım attı. Tamam, yalan söylemek kötü birşey. Bu yüzden doğruyu söyleyeceğim. Korkuyorum!

"Şapkanı neden çıkarmıyorsun güzellik?"

Göz devirdim. Şunu söylemekten ne zaman vazgeçecekti acaba?

"Güzel olmadığımı söylemiştim. Şunu söylemeyi kes."

Sinirle konuştuğumda Changbin güldü.

"Zamanım az velet o yüzden şu kavgayı bir an önce yapsak iyi olur."

Gözleriyle beni süzdüğünde yerimde huzursuzca kıpırdandım.

"Sana avans vereceğim. Bu vücutla beni yenemeyeceğin kesin."

Göz devirip dövüş pozisyonunu aldım. Bu Changbin'in kıkırdamasını sağlamıştı.

"Göreceğiz Changbin."

İçimden kendimi cesaretlendirip Changbin'e yumruk atmaya çalıştığımda Changbin beni kolumdan yakalayıp nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde beni yere düşürmüştü.

Şaşkınca açtığım gözlerimle Changbin'in yumruğunun burnumun dibinde olduğunu gördüm. Bu titrememe yol açmıştı. Az kalsın canım yüzüme yumruk yiyecektim.

Changbin yumruğunu burnumun dibinden çektiğinde gözlerimi ona diktim. Changbin yakamı bırakıp ayağa kalktığında bende hızla doğruldum ama yanlış olan birşey vardı. Şapkam neredeydi?

"Cidden dövüşe dair hiçbirşey bilmeden beni dövmeye mi geldin?"

Onun alaylı konuşmasına omuz silkip hızla kapşonumu kafama geçirdim.

"Neden bana vurmadın?"

Changbin omuz silkip duvara yaslandı. Burası ara sokak olduğundan bizden başka kimse yoktu. Kavga etmek için en uygun yerdi.

"Vurmamı mı isterdin?"

Kafamı iki yana salladığımda Changbin sırıtıp yaslandığı yerden doğruldu ve yanıma geldi.

İçimdeki korku tekrar gün yüzüne çıktığında onun bana vuracağını düşünmüştüm ama öyle olmadı. Changbin kapşonumu kafamdan çıkarmıştı.

"Şu şey yüzünden güzel yüzünü göremiyorum."

Gözlerimi kaçırdığımda yanaklarım kızarmaya başlamıştı. Tanrım Lee Felix, sana ne oluyor?

"Güzel değilim dedim!"

Sinirle ona döndüğümde o hala sırıtıyordu.

"Bunu söyleyebiliyorsan aynaya bakmıyorsun demektir Lee Felix."

Omuz silkip kafamı başka yöne çevirdim.

"Bakıyorum. Hemde her gün."

Changbin gülümsedi ve elini uzatıp saçlarımı karıştırdı. Benim saçlarımı karıştırdı?

"Biliyormusun, en sevdiğim meyve portakaldır."

Kaşlarımı çatıp yüzüne baktığımda ilk defa yüzünde sırıtıştan farklı bir ifade gördüm ve bu hayatımda gördüğüm en güzel ifade olabilirdi. Changbin gülümsüyordu.

"Senin saçların da tıpkı portakal gibi. Isırasım geliyor."

Changbin ufak bir kahkaha attığında ben hala onun gülümsemesinin şokundaydım.

"Herneyse güzellik, benim artık gitmem gerek. Sonra görüşürüz."

Changbin göz kırpıp yanımdan ayrıldığında hala şaşkınca arkasından bakıyordum.

Bugün gördüğüm Changbin, daha önce gördüğüm Changbin'den çok daha farklıydı. Bugünkü Changbin...sevimliydi.

Güzel Felix'in güzel yüzü yara almadan kavgayı atlatabildik hehe

Oy verip yorum yapmayı unutmayın^^

Stupid ❧ Changlix TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin