-7-

257 47 68
                                    

The Rose-Baby

...

Kendimi onun yanında uykunun huzurlu kollarını bırakmıştım.

O günün sabahında ise o anın hiç bitmemesini istemiştim.

Çünkü Taehyung ellerini belime sarmış. Kafasını da göğsüme yatırmış sakince uyuyordu.

...

Onun uyanmaması, bu anın bozulmaması için, nefeslerimi bile yavaşça alıp veriyordum. Büyük ihtimal saat şuan akşam üzeri 19.00 veya o civarlardaydı.

Biraz tavana baktıktan sonra, ellimi yavaşça saçlarının üzerinde gezindirmeye başlamıştım. Saçlarını seviyordum. Saçlarıyla oynamak bana çok huzurlu hissettiriyordu. Yüzü bulunduğumuz konumdan çok güzel gözüküyordu. Gerçi her şekil çok güzeldi. Ona tapıyordum. Hayatımda gördüğüm en güzel şaheserdi o. Onun bi bakışı bile sanattı.

Biraz zaman geçtikten sonra odada Taehyung'un telefonunun sesi dolmuştu. Yüzünü ekşiterek gözlerini açarken  benim göğsümde uzandığını fark ederek hızla kalmıştı üstümden. Kısa bir an bana bakıp telefonunu cevaplamıştı.

"Efendim hyung.... ne?.. ciddi misin? ...oh Ben ne yapmalıyım.... Ben onun yanına gidemem hyung.. biliyorsun olanları... ah peki...tamam bende çıkarım birazdan .... görüşürüz."

"Yoongi hyung" demişti bana bakıp. "Bana ihtiyacı varmış. Doğrusu wheein'in. Onun yanındaymış ve beni görmek istiyormuş biliyor musun?"  heyecanlı bi şekilde anlatıyordu. Onun bu haline gülümsemiştim burukça. "Sence bir şansım daha var mıdır kook?"

Hala bana soruyordu. ' yok desem gitmez misin yanına' demek geçiyordu içimden. Ama tabiki diyemezdim.

"Bilmem. Vardır belki " demiştim bende gayet sakin ve üzgün çıktığına emin olduğum bir ses tonuyla. Ama kesinlikle üzgün olduğumu bile farketmemişti.

Hala yatakta elinde telefon, yüzünde bir sırıtışla oturuyordu. Sonra bana dönüp "özür dilerim" demişti.

"Ne için?"

"Dağınık yatarım ben. Üstüne yatmışım sanırım. Ezmiş olabilirim seni. İyi misin?" Demişti dalga geçerek.

'Gayet iyiyim. Bana sarılıyordun'

"Oh hayır iyiyim. Sorun değil" demiştim bende gülerek.

"Ah şey. Bu arada sana kahvaltı ısmarlamalıyım sanırım. Gerçi kahvaltı saatini baya geçti ama yine de Seninle yiyemeyeceğim bugün kook. Yoongi hyungun , yani Wheein'in yanına gitmeliyim"

"Sorun değil. Benim de zaten annem işten gelmiş olmalı. Onla yerim ben. " Bana mahçup bakışlarla bakıyordu. Ona nasıl kıyabilirdim ki?

"Ahh bakma bana öyle. Sorun değil dedim ya."

"Emin misin. Küsmedin değil mi bana?" 

"Çocuk muyuz biz hyung. Ne küsmesi?" Demiştim gülerek.

"Imm peki. O zaman ben duşa gireceğim.stersen bekle birlikte çıkalım. "

"Yok. Gidiyorum ben. " demiştim ayaklanarak. Oda benim ardımdan ayağa kalkmıştı. "Peki o zaman yarın görüşürüz" 

"Görüşürüz." Demiştim bende gülümseyerek.

"Ben seni geçireyim" diyip çıkışa doğru yürümüştük. Kısaca vedalaşıp evden ayrılmıştım. Gün doğumunda sokakta yürüyordum şimdi. Hah anndm daha yeni gitmişti aslında işe. Gece gelecekti. Zaten babamda işi dolayısıyla şehir dışındaydı. Yani evde beni bekleyen bir ailem yoktu şuan. Bu yüzden sokakta boş boş yürümeye başlamıştım. Kısa bir süre sonra karnım guruldamıştı ki bir cafeye girip kısaca karnımı doyurmuştum. Cafeden çıktıktan sonra evime gitmeye karar vermiştim. Bu saatte sokakta ne yapabilirdim ki zaten.

Your Eyes Tell; TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin